-
بر یکی قندست و بر دیگر چو زهر ** بر یکی لطفست و بر دیگر چو قهر
- Birine şekerdir, öbürüne zehir. Birine lütuftur, öbürüne kahır.
-
هر جمادی با نبی افسانهگو ** کعبه با حاجی گواه و نطقخو
- Her cansız şey, peygambere hikayeler söyler. Kabe, hacıya tanıklık eder, söz söyler.
-
بر مصلی مسجد آمد هم گواه ** کو همیآمد به من از دور راه 4290
- Mescit de namaz kılana tanıklık verir, ta uzak yollardan bana gelirdi der.
-
با خلیل آتش گل و ریحان و ورد ** باز بر نمرودیان مرگست و درد
- Ateş, Halil’e gül ve reyhan kesilir, Nemrud ’a uyanlaraysa ölümdür derttir.
-
بارها گفتیم این را ای حسن ** مینگردم از بیانش سیر من
- A güzelim, bunu defalarca söyledim, fakat söylemeye doyamıyorum ki.
-
بارها خوردی تو نان دفع ذبول ** این همان نانست چون نبوی ملول
- Solup sararmamak için defalarca ekmek yedin; işte bu hep ekmek… Nasıl olur da usanmazsın?
-
در تو جوعی میرسد تو ز اعتلال ** که همیسوزد ازو تخمه و ملال
- Mizacındaki itidal yüzünden yine acıkırsın. Bu açlıkla da senin hazımsızlığın yanar gider.
-
هرکه را درد مجاعت نقد شد ** نو شدن با جزو جزوش عقد شد 4295
- Kimde açlık derdi varsa bedeninin her cüzü, diğer cüzüyle bağdaşır yenileşir.
-
لذت از جوعست نه از نقل نو ** با مجاعت از شکر به نان جو
- Lezzet açlıktan gelir, yeni bir yemekten değil. Açlıkla yenen arpa ekmeği, şekerden lezzetlidir.
-
پس ز بیجوعیست وز تخمهی تمام ** آن ملالت نه ز تکرار کلام
- O usangaçlık da sözün tekrarından değildir, aç olmadan ve hazımsızlıktandır.
-
چون ز دکان و مکاس و قیل و قال ** در فریب مردمت ناید ملال
- Dükkandan, baç, ve haraç almadan, dedikodudan halkı aldatmadan usanmazsın.
-
چون ز غیبت و اکل لحم مردمان ** شصت سالت سیریی نامد از آن
- Altmış yıl gıybette bulunsan, insanların etini yesen yine doymazsın.
-
عشوهها در صید شلهی کفته تو ** بی ملولی بارها خوش گفته تو 4300
- Kadınları avlamak için işvelerde bulunursun, defalarca güzel sözler söylersin de yine bir türlü usanç gelmez.
-
بار آخر گوییش سوزان و چست ** گرمتر صد بار از بار نخست
- Son söylediğin sözü, ondan öncekinden daha yanarak, daha çevik bir halde ve ilk söylediğinden yüzlerce daha hararetli olarak söylersin.
-
درد داروی کهن را نو کند ** درد هر شاخ ملولی خو کند
- Dert, eski ilacı yeniler. Dert, her usanmış, bezmiş dalı kırar.
-
کیمیای نو کننده دردهاست ** کو ملولی آن طرف که درد خاست
- Eskileri yenileyen kimya, derttir. Nerede dert varsa orada usanç ne gezer?
-
هین مزن تو از ملولی آه سرد ** درد جو و درد جو و درد درد
- Kendine gel de usançtan soğuk soğuk ah etme. Dert ara, dert ara, dert ara dert!
-
خادع دردند درمانهای ژاژ ** رهزنند و زرستانان رسم باژ 4305
- Abes ilaçlar, derde derman aramak için hile düzerler. Yol kesicidirler, baç diye para almaya kalkışırlar.
-
آب شوری نیست در مان عطش ** وقت خوردن گر نماید سرد و خوش
- Acı su, içildiği zaman soğuktur, hoş gelir ama susuzluğu kesmez.
-
لیک خادع گشته و مانع شد ز جست ** ز آب شیرینی کزو صد سبزه رست
- Yalnız bir hiledir düzer, yüzlerce yeşillik bitiren tatlı suyu araştırmaya mani olur.
-
همچنین هر زر قلبی مانعست ** از شناس زر خوش هرجا که هست
- Her kalp altın da tıpkı bunun gibi nerede iyi ve güzel altın varsa onu araştırmaya mani kesilir.
-
پا و پرت را به تزویری برید ** که مراد تو منم گیر ای مرید
- Ey mürit, senin muradın benim, beni al diye hileyle kolunu kanadını keser.
-
گفت دردت چینم او خود درد بود ** مات بود ار چه به ظاهر برد بود 4310
- Senin derdini ben çekerim der ama o dert değildir, tortudur. Görünüşte sana tabidir ama hakikatte seni alt eder.
-
رو ز درمان دروغین میگریز ** تا شود دردت مصیب و مشکبیز
- Yürü yalancı dermandan kaç da derdin, sana derman olsun, iyileşsin, miskler saçsın.
-
گفت نه دزدی تو و نه فاسقی ** مرد نیکی لیک گول و احمقی
- Bekçi, evet; sen ne hırsızsın ne kötü bir adam. İyi adamsın ama aptalsın, ahmaksın.