-
چون سلاحت هست رو صیدی بگیر ** تا بدوشانیم از صید تو شیر 4450
- Mademki silâhın var, yürü avlan da avından süt sağalım.
-
قوس ابرو تیر غمزه دام کید ** بهر چه دادت خدا از بهر صید
- Tanrı, sana yay gibi kaşlar, ok gibi bakış vermiş. Bunları, adam avlamaktan başka ne için verdi?
-
رو پی مرغی شگرفی دام نه ** دانه بنما لیک در خوردش مده
- Yürü, bir yüce kuş için tuzak kur. Taneyi göster, fakat sakın sen yenme ha!
-
کام بنما و کن او را تلخکام ** کی خورد دانه چو شد در حبس دام
- Onu, muradına eriştirecekmişin gibi görün ağzının tadını boz. Tuzağa tutulan kuş, hiç tane yer mi?
-
شد زن او نزد قاضی در گله ** که مرا افغان ز شوی دهدله
- Hâsılı Cuha'nın karısı, gönlünü on türlü emele veren kocamdan şikâyetçiyim diye kadının tapısına vardı.
-
قصه کوته کن که قاضی شد شکار ** از مقال و از جمال آن نگار 4455
- Hikâyeyi kısa kes. Kadı, o güzelin yüzüne, gözüne kapıldı, avlandı.
-
گفت اندر محکمهست این غلغله ** من نتوانم فهم کردن این گله
- Dedi ki: Mahkemede bir gürültü varken şikâyetini dinleyemiyor, anlayamıyorum.
-
گر به خلوت آیی ای سرو سهی ** از ستمکاری شو شرحم دهی
- Ey selvi boylu! Yalnızca gelirsen kocanın sitemlerini iyice söyle, şikâyette bulunursun.
-
گفت خانهی تو ز هر نیک و بدی ** باشد از بهر گله آمد شدی
- Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
-
خانهی سر جمله پر سودا بود ** صدر پر وسواس و پر غوغا بود
- Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.
-
باقی اعضا ز فکر آسودهاند ** وآن صدور از صادران فرسودهاند 4460
- Geri kalan uzuvlar, düşünceye düşmez, rahattır. Fakat gönüller, gelip gidenlerin yüzünden yorulur, yıpranır.
-
در خزان و باد خوف حق گریز ** آن شقایقهای پارین را بریز
- Tanrı korkusunun gözüne, yeline kaç. O bıldırki çiçekleri dök.
-
این شقایق منع نو اشکوفههاست ** که درخت دل برای آن نماست
- Bu çiçekler, yeni çiçeklerin bitmesine mâni olmaktadır. Halbuki gönül ağacı, onlar için yetişmiş, boy atmıştır.
-
خویش را در خواب کن زین افتکار ** سر ز زیر خواب در یقظت بر آر
- Kendini bu düşüncelere verme, uykuya dal. Uyku içindeyken uyanıklığa baş kaldır.
-
همچو آن اصحاب کهف ای خواجه زود ** رو به ایقاظا که تحسبهم رقود
- Hani o Ashabı kehif gibi sen de uyanık yürü, seni uyuyor sansınlar.
-
گفت قاضی ای صنم معمول چیست ** گفت خانهی این کنیزک بس تهیست 4465
- Kadı, peki güzelim dedi, ne yapalım? Kadın dedi ki: Bu cariyenin evi tamamiyle bomboş.
-
خصم در ده رفت و حارس نیز نیست ** بهر خلوت سخت نیکو مسکنیست
- Düşman, köye gitti, bekçi de yok. Halvet olmak için pek güzel bir yurt.
-
امشب ار امکان بود آنجا بیا ** کار شب بی سمعه است و بیریا
- Mümkünse bu gece oraya gel. Geceleyin görülen işte ne düzen vardır, ne riya.
-
جمله جاسوسان ز خمر خواب مست ** زنگی شب جمله را گردن زدست
- Bütün gözetleyenler, uyku şarabiyle sarhoştur. Gece Zencisi, hepsinin boynunu vurmuştur.
-
خواند بر قاضی فسونهای عجب ** آن شکرلب وانگهانی از چه لب
- Hâsılı o şeker dudaklı, o canım dudaklariyle kadıya şaşırtıcı afsunlar okudu.
-
چند با آدم بلیس افسانه کرد ** چون حوا گفتش بخور آنگاه خورد 4470
- İblis, Âdem'e nice defa masallar okudu ama Havva, ye dedi de Adem, Tanrı tarafından yemeyin denen meyvayı o vakit yedi.
-
اولین خون در جهان ظلم و داد ** از کف قابیل بهر زن فتاد
- Âlemde zulümle dökülen ilk kan, kadın yüzünden ve Kaabil'in elinden çıktı.
-
نوح چون بر تابه بریان ساختی ** واهله بر تابه سنگ انداختی
- Nuh, tavada ne kadar kebap kızartmak istese Vahile, durmadan tavaya taş atardı.
-
مکر زن بر کار او چیره شدی ** آب صاف وعظ او تیره شدی
- Kadın hilesi onun işine üstün olur, onun saf öğüt suyunu bulandırır giderdi.
-
قوم را پیغام کردی از نهان ** که نگه دارید دین زین گمرهان
- Kavmine gizlice, amanın bu sapıklardan dininizi koruyun derdi.
-
رفتن قاضی به خانهی زن جوحی و حلقه زدن جوحی به خشم بر در و گریختن قاضی در صندوقی الی آخره
- Kadının, Cuha' nın karısının evine gitmesi, Cuha' nın kızgın bir halde kapının halkasını dövmesi, kadının sandığa gizlenmesi.