-
گفت خانهی تو ز هر نیک و بدی ** باشد از بهر گله آمد شدی
- Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
-
خانهی سر جمله پر سودا بود ** صدر پر وسواس و پر غوغا بود
- Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.
-
باقی اعضا ز فکر آسودهاند ** وآن صدور از صادران فرسودهاند 4460
- Geri kalan uzuvlar, düşünceye düşmez, rahattır. Fakat gönüller, gelip gidenlerin yüzünden yorulur, yıpranır.
-
در خزان و باد خوف حق گریز ** آن شقایقهای پارین را بریز
- Tanrı korkusunun gözüne, yeline kaç. O bıldırki çiçekleri dök.
-
این شقایق منع نو اشکوفههاست ** که درخت دل برای آن نماست
- Bu çiçekler, yeni çiçeklerin bitmesine mâni olmaktadır. Halbuki gönül ağacı, onlar için yetişmiş, boy atmıştır.
-
خویش را در خواب کن زین افتکار ** سر ز زیر خواب در یقظت بر آر
- Kendini bu düşüncelere verme, uykuya dal. Uyku içindeyken uyanıklığa baş kaldır.
-
همچو آن اصحاب کهف ای خواجه زود ** رو به ایقاظا که تحسبهم رقود
- Hani o Ashabı kehif gibi sen de uyanık yürü, seni uyuyor sansınlar.
-
گفت قاضی ای صنم معمول چیست ** گفت خانهی این کنیزک بس تهیست 4465
- Kadı, peki güzelim dedi, ne yapalım? Kadın dedi ki: Bu cariyenin evi tamamiyle bomboş.
-
خصم در ده رفت و حارس نیز نیست ** بهر خلوت سخت نیکو مسکنیست
- Düşman, köye gitti, bekçi de yok. Halvet olmak için pek güzel bir yurt.
-
امشب ار امکان بود آنجا بیا ** کار شب بی سمعه است و بیریا
- Mümkünse bu gece oraya gel. Geceleyin görülen işte ne düzen vardır, ne riya.
-
جمله جاسوسان ز خمر خواب مست ** زنگی شب جمله را گردن زدست
- Bütün gözetleyenler, uyku şarabiyle sarhoştur. Gece Zencisi, hepsinin boynunu vurmuştur.
-
خواند بر قاضی فسونهای عجب ** آن شکرلب وانگهانی از چه لب
- Hâsılı o şeker dudaklı, o canım dudaklariyle kadıya şaşırtıcı afsunlar okudu.
-
چند با آدم بلیس افسانه کرد ** چون حوا گفتش بخور آنگاه خورد 4470
- İblis, Âdem'e nice defa masallar okudu ama Havva, ye dedi de Adem, Tanrı tarafından yemeyin denen meyvayı o vakit yedi.
-
اولین خون در جهان ظلم و داد ** از کف قابیل بهر زن فتاد
- Âlemde zulümle dökülen ilk kan, kadın yüzünden ve Kaabil'in elinden çıktı.
-
نوح چون بر تابه بریان ساختی ** واهله بر تابه سنگ انداختی
- Nuh, tavada ne kadar kebap kızartmak istese Vahile, durmadan tavaya taş atardı.
-
مکر زن بر کار او چیره شدی ** آب صاف وعظ او تیره شدی
- Kadın hilesi onun işine üstün olur, onun saf öğüt suyunu bulandırır giderdi.
-
قوم را پیغام کردی از نهان ** که نگه دارید دین زین گمرهان
- Kavmine gizlice, amanın bu sapıklardan dininizi koruyun derdi.
-
رفتن قاضی به خانهی زن جوحی و حلقه زدن جوحی به خشم بر در و گریختن قاضی در صندوقی الی آخره
- Kadının, Cuha' nın karısının evine gitmesi, Cuha' nın kızgın bir halde kapının halkasını dövmesi, kadının sandığa gizlenmesi.
-
مکر زن پایان ندارد رفت شب ** قاضی زیرک سوی زن بهر دب 4475
- Kadının hilesine son yoktur. Gece oldu. Akıllı kadı, kadına kavuşmak için yavaş yavaş kalktı, yola düştü.
-
زن دو شمع و نقل مجلس راست کرد ** گفت ما مستیم بی این آبخورد
- Kadın iki mum yaktı. Yemek ve çerez hazırlamıştı. Kadı gelince biz aslen dedi, içmeden sarhoşuz.
-
اندر آن دم جوحی آمد در بزد ** جست قاضی مهربی تا در خزد
- Tam bu sırada Cuha gelip kapıyı döğmeye başladı. Kadı, yerinden sıçradı, bir kaçacak yer aramaya koyuldu.
-
غیر صندوقی ندید او خلوتی ** رفت در صندوق از خوف آن فتی
- Ortada bir sandıktan başka kaçacak yer yoktu. Hemen korkusundan sandığın içine girdi.
-
اندر آمد جوحی و گفت ای حریف ** اتی وبالم در ربیع و در خریف
- Derken Cuha eve girdi. Başladı söylenmeye: A kadın, a yazın da bana vebal olan, kışın da.
-
من چه دارم که فداات نیست آن ** که ز من فریاد داری هر زمان 4480
- Neyim var da sana feda etmiyorum? Neden benim elimden her an öyle feryadedip durmadasın?
-
بر لب خشکم گشادستی زبان ** گاه مفلس خوانیم گه قلتبان
- Bana kötü kötü sözler söylemede, gah müflis, gah kaltaban demedesin.
-
این دو علت گر بود ای جان مرا ** آن یکی از تست و دیگر از خدا
- Benim olsa olsa iki derdim var: Biri senden, biri Tanrı'dan!