- 
		    گفت با خود کز کف طفلان گهر  ** پس توان آسان خریدن ای پدر 
 
		    - Kendi kendine çocukların elindeki inciyi almak kolaydır diyordu.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    عقل و ایمان را ازین طفلان گول  ** میخرد با ملک دنیا دیو غول 
 
		    - Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak çocukların aklını, imanını satın alır ya.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آنچنان زینت دهد مردار را  ** که خرد زیشان دو صد گلزار را 
 
		    - Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi satın alır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   آنچنان مهتاب پیماید به سحر  ** کز خسان صد کیسه برباید به سحر    995
 
		    - Büyü yapar da o kadar ay ışığı gösterir ki aşağılık adamlardan yüzlerce keseyi kapar.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    انبیاشان تاجری آموختند  ** پیش ایشان شمع دین افروختند 
 
		    - Peygamberler, onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    دیو و غول ساحر از سحر و نبرد  ** انبیا را در نظرشان زشت کرد 
 
		    - Fakat şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle peygamberleri onlara çirkin gösterdi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زشت گرداند به جادویی عدو  ** تا طلاق افتد میان جفت و شو 
 
		    - Düşman büyü yaparak karı ile kocayı birbirine çirkin gösterir, nihayet aralarına ayrılık düşer.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    دیدههاشان را به سحر میدوختند  ** تا چنین جوهر به خس بفروختند 
 
		    - Onların gözlerini büyüyle kapattılar da böyle değerli bir inciyi aşağılık kişiye sattılar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   این گهر از هر دو عالم برترست  ** هین بخر زین طفل جاهل کو خرست    1000
 
		    - 1000.Bu inci, iki âlemden de üstündür. Gel de hemen şu eşek gibi bir şeyden anlamayan çocuktan satın al.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    پیش خر خرمهره و گوهر یکیست  ** آن اشک را در در و دریا شکیست 
 
		    - Eşeğe göre katır boncuğu ile inci birdir. O eşek ,zaten inciyle denizin vücudunda şüphe eder.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    منکر بحرست و گوهرهای او  ** کی بود حیوان در و پیرایهجو 
 
		    - O denizi de inkâr eder, incilerini de. Hiç hayvan, inciyi süsü püsü arar mı?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    در سر حیوان خدا ننهاده است  ** کو بود در بند لعل و درپرست 
 
		    - Allah, lâl ve inci aramaz. Allah, onun kafasına böyle bir şey koymamıştır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    مر خران را هیچ دیدی گوشوار  ** گوش و هوش خر بود در سبزهزار 
 
		    - Hiç eşeklerde küpe gördün mü? Eşeğin kulağı da yeşilliktedir aklı da.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   احسن التقویم در والتین بخوان  ** که گرامی گوهرست ای دوست جان    1005
 
		    - Vettini suresindeki “İnsanı en güzel şekilde yarattık” âyetini oku. Ey dost ,en değerli inci candır.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    احسن التقویم از عرش او فزون  ** احسن التقویم از فکرت برون 
 
		    - En güzel şekli olan insan şekli, arştan da üstündür, düşünceye de sığmaz.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر بگویم قیمت این ممتنع  ** من بسوزم هم بسوزد مستمع 
 
		    - Bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem ben de yanarım, duyan da yanar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    لب ببند اینجا و خر این سو مران  ** رفت این صدیق سوی آن خران 
 
		    - Burada artık sus dudağını yum, eşeğini bu tarafa sürme. Sıddıyk da o eşeklerin yanına gitti.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    حلقه در زد چو در را بر گشود  ** رفت بیخود در سرای آن جهود 
 
		    - Kapının halkasını dövdü. Kapı açılınca o kâfirin evine âdeta kendinden geçmiş bir halde girdi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   بیخود و سرمست و پر آتش نشست  ** از دهانش بس کلام تلخ جست    1010
 
		    - Kendinden geçmiş sarhoş ve ateşli bir halde oturdu. Ağzından bir hayli acı sözler çıktı.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کین ولی الله را چون میزنی  ** این چه حقدست ای عدو روشنی 
 
		    - Dedi ki: Bu Allah dostunu nasıl dövüyorsun? Ey apaçık düşman bu ne haset?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر ترا صدقیست اندر دین خود  ** ظلم بر صادق دلت چون میدهد 
 
		    - Kendi dininde doğru isen doğru sözlü bir adama zulmetmeye gönlün nasıl razı oluyor?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای تو در دین جهودی مادهای  ** کین گمان داری تو بر شهزادهای 
 
		    - Ey kâfirlik dininde karı olan, nasıl oluyor da bir şehzadeye karşı böyle bir zanda bulunuyorsun?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    در همه ز آیینهی کژساز خود  ** منگر ای مردود نفرین ابد 
 
		    - Ey ebedî lânete uğramış, ey merdut adam, daima adamı eğri büğrü gösteren aynaya bakma.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   آنچ آن دم از لب صدیق جست  ** گر بگویم گم کنی تو پای و دست    1015
 
		    - O anda Sıddıyk’ın ağzından çıkan sözleri söylesem elini ayağını kaybedersin.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن ینابیع الحکم همچون فرات  ** از دهان او دوان از بیجهات 
 
		    - O hikmet kaynakları cihetsizlik makamından coşmada, dudağından Fırat gibi kaynayıp akmada idi.