- Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
- رنگ رویم را نمیبینی چو زر ** ز اندرون خود میدهد رنگم خبر
- Tanrı yüze “bildirici” demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış, kalmıştır.
- حق چو سیما را معرف خوانده است ** چشم عارف سوی سیما مانده است
- Renk ve koku, çan gibi haber verir; atın kişnemesi, atın mevcudiyetini bildirir.
- رنگ و بو غماز آمد چون جرس ** از فرس آگه کند بانگ فرس
- Eşeğin sesini, kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir.
- بانگ هر چیزی رساند زو خبر ** تا بدانی بانگ خر از بانگ در
- Peygamber insanları ayırt etmek hususunda “insan, sözünde gizlidir” dedi. 1270
- گفت پیغمبر به تمییز کسان ** مرء مخفی لدی طی اللسان
- Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır. Bana acı, sevgi kalbinde tut!
- رنگ رو از حال دل دارد نشان ** رحمتم کن مهر من در دل نشان
- Kırmızı yüz, sahibinin refah ve saadetine delâlet eder, sarı yüz, sahibinin meşakkat ve belâ içinde olduğunu bildirir.
- رنگ روی سرخ دارد بانگ شکر ** بانگ روی زرد باشد صبر و نکر
- Elimi, ayağımı alana, yüzümün rengini uçurana, kuvvetimi giderene, çehremi bozana uğradım.
- در من آمد آن که دست و پا برد ** رنگ رو و قوت و سیما برد
- Önüne geleni kırma, ağaçları kökünden, dibinden söküp çıkarana sataştım.
- آن که در هر چه در آید بشکند ** هر درخت از بیخ و بن او بر کند
- Adamları, hayvanları, cemadat ve nebatatı mat edene rastladım. 1275
- در من آمد آن که از وی گشت مات ** آدمی و جانور جامد نبات