English    Türkçe    فارسی   

1
1278-1287

  • Güneş, ateş renginde doğmuşken diğer bir saatte baş aşağı batar;
  • آفتابی کاو بر آید نارگون ** ساعتی دیگر شود او سر نگون‌‌
  • Göklerde parıldayan yıldızlar; zaman zaman ihtiraka uğrarlar;
  • اختران تافته بر چار طاق ** لحظه لحظه مبتلای احتراق‌‌
  • Güzellikte yıldızlardan daha parlak olan ay da ince ağrıya tutulup hilâl olur; 1280
  • ماه کاو افزود ز اختر در جمال ** شد ز رنج دق او همچون خیال‌‌
  • Çok sakin ve edepli olan bu yeri de sarsıntı sıtmaya düşürür;
  • این زمین با سکون با ادب ** اندر آرد زلزله‌‌ش در لرز تب‌‌
  • Nice dağlar, bu ansızın gelen felâketten dolayı yeryüzüne kumlar gibi dağılıvermişlerdir!
  • ای بسا که زین بلای مرده‌‌ریگ ** گشته است اندر جهان او خرد و ریگ‌‌
  • Ruhla eş olan hava bile kaza baş gösterince veba kesilir, ufunetlenir:
  • این هوا با روح آمد مقترن ** چون قضا آید وبا گشت و عفن‌‌
  • Ruhun kız kardeşi olan lâtif su, bir gölcükte sarı, acı ve bulanık bir hale gelir;
  • آب خوش کاو روح را همشیره شد ** در غدیری زرد و تلخ و تیره شد
  • Azametli ve kibirli ateşi bile bir yel söndürüverir! 1285
  • آتشی کاو باد دارد در بروت ** هم یکی بادی بر او خواند یموت‌‌
  • Denizin halini de ıstırabından, coşkunluğundan anla, aklının değişik durduğunu, kalıptan kalıba girdiğini bil!
  • حال دریا ز اضطراب و جوش او ** فهم کن تبدیلهای هوش او
  • Tanrı rızasını arayıp duran başı dönmüş feleğin hali de oğullarının hali gibidir:
  • چرخ سر گردان که اندر جستجوست ** حال او چون حال فرزندان اوست‌‌