English    Türkçe    فارسی   

1
2780-2789

  • Ey Tanrı nuruyla bakanlar, bu dereceye erişmiş olanlar, padişahlar padişahının ahlâkıyla ahlâklanmış kişiler! 2780
  • ای همه ینظر بنور الله شده ** از بر حق بهر بخشش آمده‌‌
  • Kimya gibi olan bakışı nızla bakıra benzer insanlara bakar, onları altın haline getirirsiniz.
  • تا زنید آن کیمیاهای نظر ** بر سر مسهای اشخاص بشر
  • Ben garibim, padişahın lûtfunu umarak çöllerden geldim.
  • من غریبم از بیابان آمدم ** بر امید لطف سلطان آمدم‌‌
  • Onun lûtfunun kokusu çölleri tuttu, kum zerrelerini kapladı, o zerreler bile lûtfiyle canlandı.
  • بوی لطف او بیابانها گرفت ** ذره‌‌های ریگ هم جانها گرفت‌‌
  • Buralara kadar paraya kavuşmak için gelmiştim, fakat ulaşınca sizin yüzünüzden sarhoş oldum.
  • تا بدین جا بهر دینار آمدم ** چون رسیدم مست دیدار آمدم‌‌
  • Birisi, ekmek almak için ekmekçi dükkânına koştu, fakat ekmekçinin güzelliğini görünce canını verdi. 2785
  • بهر نان شخصی سوی نانوا دوید ** داد جان چون حسن نانوا را بدید
  • Birisi, gezip eğlenmek üzere gül bahçesine gitti, bahçıvanın yüzü teferrüç yeri oldu.
  • بهر فرجه شد یکی تا گلستان ** فرجه‌‌ی او شد جمال باغبان‌‌
  • Kuyudan su çekerken Yusuf’un yüzünden âbıhayat içen bedevi gibi...
  • همچو اعرابی که آب از چه کشید ** آب حیوان از رخ یوسف چشید
  • Mûsâ ateş elde etmek için gitti, öyle bir ateş gördü ki ateşten vazgeçti.
  • رفت موسی کاتش آرد او به دست ** آتشی دید او که از آتش برست‌‌
  • İsa düşmanlardan kurtulmak için kaçtı. O kaçış, onu dördüncü kat göğe kadar çıkardı.
  • جست عیسی تا رهد از دشمنان ** بردش آن جستن به چارم آسمان‌‌