English    Türkçe    فارسی   

1
3348-3357

  • O, bu kibre din gayreti adını takar; kendi kâfir nefsini görmez.
  • حمیت دین خواند او آن کبر را ** ننگرد در خویش نفس گبر را
  • Din gayretinin başka alâmeti vardır. O ateşten bütün bir dünya yeşerir, hayat bulur.
  • حمیت دین را نشانی دیگر است ** که از آن آتش جهانی اخضر است‌‌
  • Tanrı; Hârût’la Mârût’a “ Eğer siz, nurdan yaratılmış, mâsum melekseniz aldanmış, ziyankâr suçluları görmeyin. 3350
  • گفت حقشان گر شما روشان‌‌گرید ** در سیه کاران مغفل منگرید
  • Ey gökyüzünün askerleri, benim kullarım! Şükredin ki şehvetten ve cinsi temayülden kurtulmuşsunuz.
  • شکر گویید ای سپاه و چاکران ** رسته‌‌اید از شهوت و از چاک ران‌‌
  • Eğer size de şehvet versem, artık gök, sizi kabul etmez.
  • گر از آن معنی نهم من بر شما ** مر شما را بیش نپذیرد سما
  • Sizdeki mâsumluk, benim ismetimin, benim korumamın aksindendir.
  • عصمتی که مر شما را در تن است ** آن ز عکس عصمت و حفظ من است‌‌
  • O mâsumluğu benden bilin, kendinizden değil. Kendinize gelin, kendinize... Lânetlenmiş Şeytan, size galip gelmesin” dedi.
  • آن ز من بینید نز خود هین و هین ** تا نچربد بر شما دیو لعین‌‌
  • Nitekim Peygamberin vahiy kâtibi de hikmeti kendisinde gördü, kendine de vahiy geliyor zannetti. 3355
  • آن چنان که کاتب وحی رسول ** دید حکمت در خود و نور اصول‌‌
  • Tanrı kuşlarının sesi, kendinde de var sandı, o kötü ıslık, o kuşların sesi gibi güzeldir zannına düştü.
  • خویش را هم صوت مرغان خدا ** می‌‌شمرد آن بد صفیری چون صدا
  • Sen, kuşların seslerini övüp dururken nereden kuşun muradını anlayacaksın.
  • لحن مرغان را اگر واصف شوی ** بر مراد مرغ کی واقف شوی‌‌