Fakat o hastanın incindiği gibi senden de gönüller incindi, kederlendi. Halbuki sağır, kendi zannına kapılıp, isabet ettiğini sanıp sevincinden sarhoş oldu.
همچو آن رنجور دلها از تو خست ** کر به پندار اصابت گشته مست
O Vahiy Kâtibi de kuşun sesini duyup kendini de o kuşla eşit sandı.
کاتب آن وحی ز آن آواز مرغ ** برده ظنی کاو بود همباز مرغ
Fakat kuş, bir kanat vurup onu kör etti işte... Onu ölümün ve elemin ta dibine kadar götürdü.
مرغ پری زد مر او را کور کرد ** نک فرو بردش به قعر مرگ و درد
Kendinize gelin, sizde bir akis, yahut zan yüzünden göklerdeki duraklarınızdan düşmeyesiniz.
هین به عکسی یا به ظنی هم شما ** در میفتید از مقامات سما
Hârût’la Mârût’sanız da, “ Biz sana saf saf ibadet ediyoruz” damının üstünde herkesten ileriyseniz de.3415
گر چه هاروتید و ماروت و فزون ** از همه بر بام نحن الصافون
Kötülerin kötülüklerine acıyın. Benliğin kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.
بر بدیهای بدان رحمت کنید ** بر منی و خویش بینی کم تنید
Kendinize gelin. Tanrı gayreti, pusudan çıkmayı görsün; baş aşağı yerin dibine gidersiniz.
هین مبادا غیرت آید از کمین ** سر نگون افتید در قعر زمین
İkisi de dediler ki: “ Tanrı, ferman senin,senin ihsanın, senin koruman olmazsa nerede bir ihsan, nerede bir koruyan?”
هر دو گفتند ای خدا فرمان تراست ** بیامان تو امانی خود کجاست
Hem bunu söylemekte, hem de yeryüzüne inip hükmetmek için yürekleri oynamaktaydı. “ Bizden kötülük gelir mi? Biz ne güzel kullarız!” diyorlardı.
این همیگفتند و دلشان میطپید ** بد کجا آید ز ما نعم العبید
Bunların bu gurur ve istekleri, kendilerini rahat bırakmadı: nihayet bunları kendilerini beğenmiş bir hale soktu.3420
خار خار دو فرشته هم نهشت ** تا که تخم خویش بینی را نکشت