- Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına malikti.
- بود شاهی در زمانی پیش از این ** ملک دنیا بودش و هم ملک دین
- Padişah, bir gün hususi adamları ile av için hayvana binmiş, giderken.
- اتفاقا شاه روزی شد سوار ** با خواص خویش از بهر شکار
- Ana caddede bir halayık gördü, o halayığın kölesi oldu.
- یک کنیزک دید شه بر شاه راه ** شد غلام آن کنیزک جان شاه
- Can kuşu kafeste çırpınmaya başladı. Mal verdi, o halayığı satın aldı.
- مرغ جانش در قفس چون میطپید ** داد مال و آن کنیزک را خرید
- Onu alıp arzusuna nail oldu. Fakat kazara o halayık hastalandı. 40
- چون خرید او را و برخوردار شد ** آن کنیزک از قضا بیمار شد
- Birisinin eşeği varmış, fakat palanı yokmuş. Palanı ele geçirmiş, bu sefer eşeği kurt kapmış.
- آن یکی خر داشت، پالانش نبود ** یافت پالان گرگ خر را در ربود
- Birisinin ibriği varmış, fakat suyu elde edememiş. Suyu bulunca da ibrik kırılmış!
- کوزه بودش آب مینامد به دست ** آب را چون یافت خود کوزه شکست
- Padişah sağdan, soldan hekimler topladı. Dedi ki: “İkimizin hayatı da sizin elinizdedir.
- شه طبیبان جمع کرد از چپ و راست ** گفت جان هر دو در دست شماست
- Benim hayatım bir şey değil, asıl canımın canı odur. Ben dertliyim, hastayım dermanım o.
- جان من سهل است جان جانم اوست ** دردمند و خستهام درمانم اوست
- Kim benim canıma derman ederse benim hazinemi, incimi ve mercanımı (atiye ve ihsanımı) o aldı (demektir).” 45
- هر که درمان کرد مر جان مرا ** برد گنج و در و مرجان مرا