- Ümitsizliğe düşersem ümitsizliğimde güneşin işidir, onun tecellisidir ey Hasan!
- ور شوم نومید نومیدی من ** عین صنع آفتاب است ای حسن
- Sanat, nasıl olur da sanatkârdan ayrılır? Hiç var olan, varlıktan başka bir yerde otlar mı? 1115
- عین صنع از نفس صانع چون برد ** هیچ هست از غیر هستی چون چرد
- Bütün varlıklar bu bahçede yayılır. İster Burak olsun, ister Arap atları, ister eşek!
- جمله هستیها از این روضه چرند ** گر براق و تازیان ور خود خرند
- Fakat bu hareketlerin bu denizden olduğunu görmeyen, her an yeni bir mihraba yüz çevirir.
- و انکه گردشها از آن دریا ندید ** هر دم آرد رو به صحرایی جدید
- O, tatlı denizden acı su içe, içe nihayet o acı su, gözünü kör etmiştir.
- او ز بحر عذب آب شور خورد ** تا که آب شور او را کور کرد
- Deniz “ Ey kör, benden sağ elinle su iç de gözün açılsın” der.
- بحر میگوید به دست راست خور ** ز آب من ای کور تا یابی بصر
- Burada sağ el, hüsnü zandır. Çünkü iyinin, kötünün nereden geldiğini hüsnü zan bilir. 1120
- هست دست راست اینجا ظن راست ** کاو بداند نیک و بد را کز کجاست
- Ey mızrak, seni bir döndüren var. O yüzden bazen dümdüz dikilmekte, bazen iki kat olmuş gibi eğilmektesin.
- نیزه گردانی است ای نیزه که تو ** راست میگردی گهی گاهی دو تو
- Şemsettin’in aşkıyla tırnağımız yok ki. Yoksa bu körün güzünü açardık!
- ما ز عشق شمس دین بیناخنیم ** ور نه ما آن کور را بینا کنیم
- Ey Hak ziyası Hüsâmettin; sen hasetçinin gözünün körlüğüne rağmen hemen yürü, onun illetini tedavi et!
- هان ضیاء الحق حسام الدین تو زود ** داروش کن کوری چشم حسود