English    Türkçe    فارسی   

2
1226-1235

  • Kötü huyların kökleri kuvvetlenmiş, onu kökünden söküp çıkarma kuvveti de azalmış!
  • بیخهای خوی بد محکم شده ** قوت بر کندن آن کم شده‏
  • Valinin, yola diken ekene “Yola diktiğin dikenleri sök” diye emir vermesi
  • فرمودن والی آن مرد را که این خار بن را که نشانده‏ای بر سر راه بر کن
  • Bu iş, o tatlı sözlü, fakat kötü huylu adamın yol üstüne diken dikmesine benzer.
  • همچو آن شخص درشت خوش سخن ** در میان ره نشاند او خار بن‏
  • Yoldan geçenler ona darılmaya başladılar, bu dikenleri sök diye bir hayli söylediler, fakat fayda etmedi.
  • ره گذریانش ملامت‏گر شدند ** بس بگفتندش بکن این را نکند
  • Her an o dikenler çoğalmakta, halkın ayağı dikenler yüzünden kanamaktaydı.
  • هر دمی آن خار بن افزون شدی ** پای خلق از زخم آن پر خون شدی‏
  • Halkın elbisesi dikenlerden yırtılmakta, yoksulların ayakları paramparça olmaktaydı. 1230
  • جامه‏های خلق بدریدی ز خار ** پای درویشان بخستی زار زار
  • Vali, ona “Mutlaka bunları sök” dedikçe. “ Evet, bir gün sökerim” diyordu.
  • چون به جد حاکم بدو گفت این بکن ** گفت آری بر کنم روزیش من‏
  • Bir müddet “Yarın, yarın” diye vade verip durdu. Bu müddet için de diktiği dikenler kökleşti, kuvvetlendi.
  • مدتی فردا و فردا وعده داد ** شد درخت خار او محکم نهاد
  • Vali, bir gün “ Ey vadin de durmayan, beri gel, emrettiğimiz işi sürüncemede bırakma” dedi.
  • گفت روزی حاکمش ای وعده کژ** پیش آ در کار ما وا پس مغژ
  • Adam dedi ki: Babacığım, bir hayli gün var, bugün olmazsa yarın! ”Vali “ Hayır, acele davran, işi savsaklama.
  • گفت الایام یا عم بیننا ** گفت عجل لا تماطل دیننا
  • Sen bu işi yarın görürüm diyorsun ama şunu bil ki gün geçtikçe, 1235
  • تو که می‏گویی که فردا این بدان ** که به هر روزی که می‏آید زمان‏