- Hac zamanı gelince Kâbe’yi ziyaret etmeye niyetlen. Oraya vardın mı Mekke’yi de görürsün. 2225
- قصد کعبه کن چو وقت حج بود ** چون که رفتی مکه هم دیده شود
- Miraçtan maksat dostu görmekti. Bu arada Arş da görüldü, melekler de.
- قصد در معراج دید دوست بود ** در تبع عرش و ملایک هم نمود
- Yeni bir mürit günün birinde bir ev yaptırdı. Pir gelip evini gördü.
- خانهی نو ساخت روزی نو مرید ** پیر آمد خانهی او را بدید
- Şeyh, o yeni müridini, o iyi düşünceli kişiyi imtihan etmek maksadıyla dedi ki:
- گفت شیخ آن نو مرید خویش را ** امتحان کرد آن نکو اندیش را
- “Yoldaş, eve niçin pencere açtın?” O da şöyle cevap verdi: “Işık gelsin diye”
- روزن از بهر چه کردی ای رفیق ** گفت تا نور اندر آید زین طریق
- Şeyh “O feridir. Şunu niyaz etmek gerek: Bu pencereden ezanı duyasın” dedi. 2230
- گفت آن فرع است این باید نیاز ** تا از این ره بشنوی بانگ نماز
- Bayezid, seferde vaktin Hızır’ı olan kişiyi bulmak için uğraşmakta, böyle bir er araştırmaktaydı.
- بایزید اندر سفر جستی بسی ** تا بیابد خضر وقت خود کسی
- Vücudu hilâl gibi incelmiş bir pir gördü; onda erlerin halini, kalini buldu.
- دید پیری با قدی همچون هلال ** دید در وی فر و گفتار رجال
- Pirin gözü görmüyordu, fakat gönlü güneş gibiydi. Âdeta rüyasında Hindistan’ı görmüş bir file benziyordu
- دیده نابینا و دل چون آفتاب ** همچو پیلی دیده هندستان به خواب
- Gözünü yummuş, uyumakta. Fakat yüzlerce zevk ve neşe âlemi görmekte. Gözünü açarsa nasıl olurda görmez? Şaşılacak şey!
- چشم بسته خفته بیند صد طرب ** چون گشاید آن نبیند ای عجب