English    Türkçe    فارسی   

2
2225-2234

  • Hac zamanı gelince Kâbe’yi ziyaret etmeye niyetlen. Oraya vardın mı Mekke’yi de görürsün. 2225
  • قصد کعبه کن چو وقت حج بود ** چون که رفتی مکه هم دیده شود
  • Miraçtan maksat dostu görmekti. Bu arada Arş da görüldü, melekler de.
  • قصد در معراج دید دوست بود ** در تبع عرش و ملایک هم نمود
  • Hikâye
  • حکایت‏
  • Yeni bir mürit günün birinde bir ev yaptırdı. Pir gelip evini gördü.
  • خانه‏ی نو ساخت روزی نو مرید ** پیر آمد خانه‏ی او را بدید
  • Şeyh, o yeni müridini, o iyi düşünceli kişiyi imtihan etmek maksadıyla dedi ki:
  • گفت شیخ آن نو مرید خویش را ** امتحان کرد آن نکو اندیش را
  • “Yoldaş, eve niçin pencere açtın?” O da şöyle cevap verdi: “Işık gelsin diye”
  • روزن از بهر چه کردی ای رفیق ** گفت تا نور اندر آید زین طریق‏
  • Şeyh “O feridir. Şunu niyaz etmek gerek: Bu pencereden ezanı duyasın” dedi. 2230
  • گفت آن فرع است این باید نیاز ** تا از این ره بشنوی بانگ نماز
  • Bayezid, seferde vaktin Hızır’ı olan kişiyi bulmak için uğraşmakta, böyle bir er araştırmaktaydı.
  • بایزید اندر سفر جستی بسی ** تا بیابد خضر وقت خود کسی‏
  • Vücudu hilâl gibi incelmiş bir pir gördü; onda erlerin halini, kalini buldu.
  • دید پیری با قدی همچون هلال ** دید در وی فر و گفتار رجال‏
  • Pirin gözü görmüyordu, fakat gönlü güneş gibiydi. Âdeta rüyasında Hindistan’ı görmüş bir file benziyordu
  • دیده نابینا و دل چون آفتاب ** همچو پیلی دیده هندستان به خواب‏
  • Gözünü yummuş, uyumakta. Fakat yüzlerce zevk ve neşe âlemi görmekte. Gözünü açarsa nasıl olurda görmez? Şaşılacak şey!
  • چشم بسته خفته بیند صد طرب ** چون گشاید آن نبیند ای عجب‏