- Halvette oturup gözünü yuman da bunu yine dosttan öğrenmiştir.
- آن که در خلوت نظر بر دوخته ست ** آخر آن را هم ز یار آموخته ست
- Ağyardan halvet etmek gerek, yardan değil. Kürk, kışın işe yarar, baharın değil. 25
- خلوت از اغیار باید نه ز یار ** پوستین بهر دی آمد نه بهار
- Akıl başka bir akılla birleşti mi nur artar, yol meydana çıkar.
- عقل با عقل دگر دو تا شود ** نور افزون گشت و ره پیدا شود
- Fakat nefis, bir başka nefisle sevinir, gülerse karanlık çoğalır, yol gizlenir.
- نفس با نفس دگر خندان شود ** ظلمت افزون گشت و ره پنهان شود
- Ey avcı, dost senin gözündür. Onu çerçöpten arı tut.
- یار چشم تست ای مرد شکار ** از خس و خاشاک او را پاک دار
- Sakın dil süpürgesiyle ona toz kondurma. Göze tozu toprağı hediye götürme.
- هین به جاروب زبان گردی مکن ** چشم را از خس ره آوردی مکن
- Zira mümin, müminin aynası olunca yüzü buğulanmadan kurtulur. 30
- چون که مومن آینهی مومن بود ** روی او ز آلودگی ایمن بود
- Mahzunluk zamanında dost, can aynasıdır. Aynanın yüzünü nefesle buğulandırma.
- یار آیینه ست جان را در حزن ** در رخ آیینهای جان دم مزن
- Nefesinden buğulanıp yüzünü senden örtmemesi için her nefeste soluğunu tutman lâzım.
- تا نپوشد روی خود را در دمت ** دم فرو خوردن بباید هر دمت
- Topraktan aşağı mısın ki? Toprak bile sevgiliyi bulunca bir bahar yüzünden yüz binlerce çiçeğe kavuştu.
- کم ز خاکی چون که خاکی یار یافت ** از بهاری صد هزار انوار یافت