- Böyle adam fareye benzer; her tarafı deler ama vuslat nurlarından gafildir.
- همچو موشی هر طرف سوراخ کرد ** چون که نورش راند از در گشت سرد
- Nuru, sahraya yol bulamadığı için ona bu karanlık kuyusu, hoş bir meskendir.
- چون که سوی دشت و نورش ره نبود ** هم در آن ظلمات جهدی مینمود
- Fakat Tanrı, ona akıl kanadını ihsan ederse farelikten kurtulur, kuşlar gibi uçar.
- گر خدایش پر دهد پر خرد ** برهد از موشی و چون مرغان پرد
- Kanat aramazsa yerin dibinde kalır, Simâk burcuna yol bulmaktan ümitsiz bir hale düşer. 2435
- ور نجوید پر بماند زیر خاک ** ناامید از رفتن راه سماک
- Söze gelen ilim, cansızdır; satın alıcıların yüzüne âşıktır.
- علم گفتاری که آن بیجان بود ** عاشق روی خریداران بود
- Münakaşa ve mübahase zamanı o ilim, büyük görünür ama alıcısı olmayınca ölür gider.
- گر چه باشد وقت بحث علم زفت ** چون خریدارش نباشد مرد و رفت
- Hâlbuki benim müşterim Tanrı’dır. Beni o yüceltir, o satın alır.
- مشتری من خدای است او مرا ** میکشد بالا که الله اشتری
- Benim kanımın diyeti ululuk sahibi Tanrı’nın cemalidir. Ben kendi kan diyetimi yemekteyim, bu bana helâl bir kazançtır.
- خونبهای من جمال ذو الجلال ** خونبهای خود خورم کسب حلال
- Bu müflis alıcıları bırak. Bir avuç toprak, ne satın alabilir ki? 2440
- این خریداران مفلس را بهل ** چه خریداری کند یک مشت گل
- Toprak yeme, toprak alma, toprağı arama. Çünkü toprak yiyenin yüzü daima sapsarıdır.
- گل مخور گل را مخر گل را مجو ** ز انکه گل خوار است دایم زرد رو