English    Türkçe    فارسی   

2
2432-2441

  • Böyle adam fareye benzer; her tarafı deler ama vuslat nurlarından gafildir.
  • همچو موشی هر طرف سوراخ کرد ** چون که نورش راند از در گشت سرد
  • Nuru, sahraya yol bulamadığı için ona bu karanlık kuyusu, hoş bir meskendir.
  • چون که سوی دشت و نورش ره نبود ** هم در آن ظلمات جهدی می‏نمود
  • Fakat Tanrı, ona akıl kanadını ihsan ederse farelikten kurtulur, kuşlar gibi uçar.
  • گر خدایش پر دهد پر خرد ** برهد از موشی و چون مرغان پرد
  • Kanat aramazsa yerin dibinde kalır, Simâk burcuna yol bulmaktan ümitsiz bir hale düşer. 2435
  • ور نجوید پر بماند زیر خاک ** ناامید از رفتن راه سماک‏
  • Söze gelen ilim, cansızdır; satın alıcıların yüzüne âşıktır.
  • علم گفتاری که آن بی‏جان بود ** عاشق روی خریداران بود
  • Münakaşa ve mübahase zamanı o ilim, büyük görünür ama alıcısı olmayınca ölür gider.
  • گر چه باشد وقت بحث علم زفت ** چون خریدارش نباشد مرد و رفت‏
  • Hâlbuki benim müşterim Tanrı’dır. Beni o yüceltir, o satın alır.
  • مشتری من خدای است او مرا ** می‏کشد بالا که الله اشتری‏
  • Benim kanımın diyeti ululuk sahibi Tanrı’nın cemalidir. Ben kendi kan diyetimi yemekteyim, bu bana helâl bir kazançtır.
  • خونبهای من جمال ذو الجلال ** خونبهای خود خورم کسب حلال‏
  • Bu müflis alıcıları bırak. Bir avuç toprak, ne satın alabilir ki? 2440
  • این خریداران مفلس را بهل ** چه خریداری کند یک مشت گل‏
  • Toprak yeme, toprak alma, toprağı arama. Çünkü toprak yiyenin yüzü daima sapsarıdır.
  • گل مخور گل را مخر گل را مجو ** ز انکه گل خوار است دایم زرد رو