- Padişah bir veziri muhtesip yapsa, onun dostu değildir, düşmanıdır.
- مر وزیری را کند شه محتسب ** شه عدوی او بود نبود محب
- Mamafih o vezir belki suç işlemiştir. Böyle birden bire muameleyi değiştirmek elbette sebepsiz olamaz.
- هم گناهی کرده باشد آن وزیر ** بیسبب نبود تغیر ناگزیر
- Çünkü önce muhtesip olan kişiye baht ve devlet nasip olmuş demektir.
- آن که ز اول محتسب بد خود و را ** بخت و روزی آن بده ست از ابتدا
- Fakat önceden padişaha vezir olanı, sonra muhtesip yapmak kötü bir iş yaptığından olabilir. 2820
- لیک آن کاول وزیر شه بده ست ** محتسب کردن سبب فعل بد است
- Fakat padişah, seni eşikten huzuruna çağırmış, sonra tekrar eşiğe sürmüşse,
- چون ترا شه ز آستانه پیش خواند ** باز سوی آستانه باز راند
- Şüphe etmeksizin bil ki bir suç ettin. Bilgisizlikle cebre yapışır.
- تو یقین میدان که جرمی کردهای ** جبر را از جهل پیش آوردهای
- Kısmetim buymuş dersen neden önce o devlet kısmetin olmuştu?
- که مرا روزی و قسمت این بده ست ** پس چرا دی بودت آن دولت به دست
- Bilgisizlikle kendi kısmetini kendin teptin. Hâlbuki ehil olan kişi kısmetini artırır.
- قسمت خود خود بریدی تو ز جهل ** قسمت خود را فزاید مرد اهل
- Münafıkların Mescid-i Dırâr yapmaları
- قصهی منافقان و مسجد ضرار ساختن ایشان
- Aykırı gidişe Kuran’dan getireceğimiz başka bir misal de dinlesen yerindedir. 2825
- یک مثال دیگر اندر کژروی ** شاید ار از نقل قرآن بشنوی
- Münafıklar, buna benzer bir çift- tek oyununu da Peygamberle oynamışlardı.
- این چنین کژ بازیی در جفت و طاق ** با نبی میباختند اهل نفاق