English    Türkçe    فارسی   

2
2859-2868

  • Maksatları kara yüzlülükten başka bir şey değildir. Hıristiyanlarla Yahudiler, en hayırlı dini nasıl olur da aralar?
  • قصد ایشان جز سیه رویی نبود ** خیر دین کی جست ترسا و جهود
  • Cehennem köprüsü üstüne bir köprü kurdular, Allah’a tavlada hileye giriştiler” 2860
  • مسجدی بر جسر دوزخ ساختند ** با خدا نرد دغاها باختند
  • Maksatları Peygamber’in sahabesinin arasını bozmaktı. Her herzevekil Hakk’ın fazıl ve ihsanını nasıl tanır?
  • قصدشان تفریق اصحاب رسول ** فضل حق را کی شناسد هر فضول‏
  • Şam’dan buraya bir Yahudi getirmek niyetindeydiler. Yahudiler, o Şam’lı Yahudi’nin vaazından sarhoş olmuşlardı.
  • تا جهودی را ز شام اینجا کشند ** که به وعظ او جهودان سر خوشند
  • Peygamber, “Gelmeğe gelirim ama şimdi yol üstündeyiz. Savaşa gidiyoruz.
  • گفت پیغمبر که آری لیک ما ** بر سر راهیم و بر عزم غزا
  • Savaştan dönünce o mescide giderim” buyurdu;
  • زین سفر چون باز گردم آن گهان ** سوی آن مسجد روان گردم روان‏
  • Onları defetti; savaşa gitti. O kötü, o yalancı kişileri bu suretle avuttu. 2865
  • دفعشان کرد و به سوی غزو تاخت ** با دغایان از دغا نردی بباخت‏
  • Dönünce münafıklar, tekrar gelip evvelki vaadini hatırlattılar.
  • چون بیامد از غزا باز آمدند ** چنگ اندر وعده‏ی ماضی زدند
  • Allah, “ Peygamber, açıkça söyle. Neticesi savaş bile olsa onların hıyanetlerini açığa vur” dedi.
  • گفت حقش ای پیمبر فاش گو ** غدر را ور جنگ باشد باش گو
  • Peygamber de “ Ey hilebaz Kavim, susun da sırlarınızı söylemeyeyim”
  • گفت ای قوم دغل خامش کنید ** تا نگویم رازهاتان تن زنید