English    Türkçe    فارسی   

2
2947-2956

  • Bu nurani tavana bir kere bakmakla kani olma, defalarca bak, “ Bir çatlak görebilir misin?”
  • یک نظر قانع مشو زین سقف نور ** بارها بنگر ببین هل من فطور
  • Allah, sana “ Bu güzel göğe ayıp arayan kişi gibi defalarca bak” dedi.
  • چون که گفتت کاندر این سقف نکو ** بارها بنگر چو مرد عیب جو
  • Gök hususunda böyle olunca ya, bu kara yeri görmek, fark edip anlayarak beğenmek için bilir misin. Ne kadar bakmak gerek!
  • پس زمین تیره را دانی که چند ** دیدن و تمییز باید در پسند
  • Tortuyu süzmek, sâfı meydana getirmek için aklımızın ne kadar zahmetler çekmesi lâzım. 2950
  • تا بپالاییم صافان را ز درد ** چند باید عقل ما را رنج برد
  • Kış ve güz imtihanlarıyla yazın harareti, can gibi olan bahar,
  • امتحانهای زمستان و خزان ** تاب تابستان بهار همچو جان‏
  • Yeller, bulutlar, şimşekler, hep hâdiselerin zuhur etmesi;
  • بادها و ابرها و برقها ** تا پدید آرد عوارض فرق‏ها
  • Rengi toprak olan yerin, yeninde, yakasında bulunan lâlle, âdi taşı meydana çıkarması içindir.
  • تا برون آرد زمین خاک رنگ ** هر چه اندر جیب دارد لعل و سنگ‏
  • Bu abus suratlı toprak, Hak hazinesinden, kerem deryasından ne çalmışsa,
  • هر چه دزدیده ست این خاک دژم ** از خزانه‏ی حق و دریای کرم‏
  • Takdir şahnesi, hadi der, doğru söyle aldığın neyse bir kılına kadar anlat! 2955
  • شحنه‏ی تقدیر گوید راست گو ** آن چه بردی شرح واده مو به مو
  • Hırsız, yani toprak “ Hiçbir şey almadım, hiçbir şey” derse de şahne, onu durmadan çekiştirip durur, eğip büker.
  • دزد یعنی خاک گوید هیچ هیچ ** شحنه او را در کشد در پیچ پیچ‏