- Şahne, ona gâh şeker gibi lâtif sözler söyler; gâh onu asar, en kötü işkencelerde bulunur.
- شحنه گاهش لطف گوید چون شکر ** گه بر آویزد کند هر چه بتر
- Bu suretle kahırla, lütufla, korku ve can ateşinin tesiriyle o gizli şeylerin açığa vurulmasına gayret eder.
- تا میان قهر و لطف آن خفیهها ** ظاهر آید ز آتش خوف و رجا
- O baharlar, Kibriya, şahnesinin lütfudur. Hazan da Allah’ın korkutması, tehdit etmesidir.
- آن بهاران لطف شحنهی کبریاست ** و آن خزان تخویف و تهدید خداست
- Kış da “ Ey gizli hırsız, meydana çık” diye manevi bir çarmıhtır. 2960
- و آن زمستان چار میخ معنوی ** تا تو ای دزد خفی ظاهر شوی
- Savaş erinin gönlü bir zaman ferahlar, bir zaman daralır; derde, gıllıgüşa düşer.
- پس مجاهد را زمانی بسط دل ** یک زمانی قبض و درد و غش و غل
- Çünkü bedenlerimiz olan bu su ve toprak, bu balçık, münkirdir. Canların ziyasının hırsızıdır.
- ز انکه این آب و گلی کابدان ماست ** منکر و دزد و ضیای جان ماست
- Ulu Allah, ey yiğit; sıcağı soğuğu, zahmeti, derdi bedenlerimize havale etmiştir.
- حق تعالی گرم و سرد و رنج و درد ** بر تن ما مینهد ای شیر مرد
- Bütün bunlar, korku, açlık, malların azlığı, bedenimizin hastalığı, hepsi can nakdinin meydana çıkması içindir.
- خوف و جوع و نقص اموال و بدن ** جمله بهر نقد جان ظاهر شدن
- Vaatlerle tehditler, bu birbirine karışmış olan iyi ve kötüyü ayırt etmek içindir. 2965
- این وعید و وعدهها انگیخته ست ** بهر این نیک و بدی کامیخته ست
- Hakla, bâtıl birbirine karıştığından, sağlam parayla kalp akçayı bu hareme döktüklerinden dolayı,
- چون که حق و باطلی آمیختند ** نقد و قلب اندر حرمدان ریختند