- Onunla inada kalkışır, beraberlik dâvasına girişirsen, yok mu? Eğer onlardan başını kurtarabilirsen beni de kâfir bil sen! 3435
- ور کنی با او مری و همسری ** کافرم دان گر تو ز ایشان سر بری
- Farenin deve yularını çekmesi ve kendi kendisine gururlanması
- کشیدن موش مهار شتر را و متعجب شدن موش در خود
- Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı, kurula, kurula yola düştü.
- موشکی در کف مهار اشتری ** در ربود و شد روان او از مری
- Deve, tabiatındaki mülayimlik yüzünden onunla beraber yürümeye koyuldu. Fare “Ben, ne de pehlivan, ne de yiğit ermişim” diye gurura düştü.
- اشتر از چستی که با او شد روان ** موش غره شد که هستم پهلوان
- Düşüncesinin ışığı deveye aksetti. “Hele hoşindi. Ben sana gösteririm!” dedi.
- بر شتر زد پرتو اندیشهاش ** گفت بنمایم ترا تو باش خوش
- Gide, gide bir büyük ırmak kenarına geldiler. Öyle büyük, öyle derindi ki ulu bir fil bile o ırmakta zebun olurdu.
- تا بیامد بر لب جوی بزرگ ** کاندر او گشتی زبون پیل سترگ
- Fare orada duru, kaskatı kesildi. Deve “Ey dağda, ovada bana arkadaş olan, 3440
- موش آن جا ایستاد و خشک گشت ** گفت اشتر ای رفیق کوه و دشت
- Bu duraklama ne, niye şaşırdın? Irmağa ercesine ayak bas, gir suya!
- این توقف چیست حیرانی چرا ** پا بنه مردانه اندر جو در آ
- Sen kılavuzsun, benim öncümsün. Yol ortasında durup susma” dedi.
- تو قلاووزی و پیش آهنگ من ** در میان ره مباش و تن مزن
- Fare dedi ki: “Bu su, pek büyük, pek derin bir su. Arkadaş, ben boğulmaktan korkuyorum.”
- گفت این آب شگرف است و عمیق ** من همیترسم ز غرقاب ای رفیق
- Deve “Hele bir göreyim, ne kadarmış bu su?” deyip hemen ayağını attı.
- گفت اشتر تا ببینم حد آب ** پا در او بنهاد آن اشتر شتاب