- Biz bilemedik, affet; saçma sapan, uluorta hayli söylendik.
- ما ندانستیم ما را عفو کن ** بس پراکنده که رفت از ما سخن
- Körcesine sopa sallamaktayız, elbette kandilleri kırarız.
- ما که کورانه عصاها میزنیم ** لاجرم قندیلها را بشکنیم
- Sağırlar gibi bir tek söz duymadan kendi aklımızca cevap vermeye kalkıştık, hezeyanlarda bulunduk. 435
- ما چو کران ناشنیده یک خطاب ** هرزه گویان از قیاس خود جواب
- Biz Musa’dan da ibret almadık. O bile Hızır’ı kınadı da yüzü sarardı.
- ما ز موسی پند نگرفتیم کاو ** گشت از انکار خضری زرد رو
- Hem gözü o kadar yüceleri gördüğü, gözünün nuru göklere bile nüfus ettiği halde!
- با چنان چشمی که بالا میشتافت ** نور چشمش آسمان را میشکافت
- Ey zamanın Musa’sı değirmendeki farenin gözü, ahmaklıktan senin gözünle bahse kalkıştı" dediler.
- کرده با چشمت تعصب موسیا ** از حماقت چشم موش آسیا
- Şeyh, bütün o sözleri size helâl ettim.
- شیخ فرمود آن همه گفتار و قال ** من بحل کردم شما را آن حلال
- Bunun sırrı şuydu, ben Allah’tan bunu diledim, Allah da bana doğru yolu gösterdi. 440
- سر این آن بود کز حق خواستم ** لاجرم بنمود راه راستم
- O dinar gerçi az bir paraydı. Fakat gelmesi çocuğun ağlamasına bağlıydı.
- گفت آن دینار اگر چه اندک است ** لیک موقوف غریو کودک است
- Helva satan çocuk ağlamasaydı, rahmet denizi coşmazdı” dedi.
- تا نگرید کودک حلوا فروش ** بحر رحمت در نمیآید به جوش