- Hırsa düşkün olan, yüzlerce hikâye dinler de haris kulağına girmez.
- صد حکایت بشنود مدهوش حرص ** در نیاید نکتهای در گوش حرص
- Kadı tellâllarının, bir müflisi şehirde dolaştırarak halka bildirmeleri
- تعریف کردن منادیان قاضی مفلسی را گرد شهر
- Evsiz barksız, kimsiz, kimsesiz bir müflis vardır. Zindana düşmüş, amansız bağlara giriftar olmuştu. 585
- بود شخصی مفلسی بیخان و مان ** مانده در زندان وبند بیامان
- Bir bahane bulup zindandakilerin yiyeceklerini yerdi. Tamahı yüzünden halkın gönlüne Kafdağı gibi ağır gelmekteydi.
- لقمهی زندانیان خوردی گزاف ** بر دل خلق از طمع چون کوه قاف
- Şerrinden kimsenin bir lokma ekmek yemeye kudreti yoktu. Çünkü hemen ucundan tutup kapardı.
- زهره نه کس را که لقمهی نان خورد ** ز انکه آن لقمهربا کاوش برد
- Allah davetinden uzak olan, sultan bile olsa gözü açtır.
- هر که دور از دعوت رحمان بود ** او گدا چشم است اگر سلطان بود
- O adam da mürüvveti ayakaltına almıştı. O lokma kapıcının yüzünden bir cehennem kesilmişti.
- مر مروت را نهاده زیر پا ** گشته زندان دوزخی ز آن نان ربا
- Bir rahata kavuşurum ümidiyle nereye kaçsan orada önüne bir âfet çıkar. 590
- گر گریزی بر امید راحتی ** ز آن طرف هم پیشت آید آفتی
- Afetsiz, felaketiz hiçbir köşe yoktur. Allah’ın halvet yerinden başka hiçbir yerde dinlenmek, rahata kavuşmak mümkün değildir.
- هیچ کنجی بیدد و بیدام نیست ** جز به خلوتگاه حق آرام نیست
- Kurtulmaya hiçbir çare olmayan bu dünya zindanının ayakbastı parası alınmayan, hapishane dayağı atılmayan bir bucağı yoktur.
- کنج زندان جهان ناگزیر ** نیست بیپا مزد و بیدق الحصیر
- Vallahi fare deliğine girsen yine bir kedi pençeliye çatarsın.
- و الله ار سوراخ موشی در روی ** مبتلای گربه چنگالی شوی