- Akşam vakti müflis deveden inince Kürt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de geç.
- چون شبانه از شتر آمد به زیر ** کرد گفتش منزلم دور است و دیر
- Kuşluk çağından beri deveye bindin. Arpadan vazgeçtim, hiç olmazsa bir avuçtan az bile olsa biraz saman ver!”
- بر نشستی اشترم را از پگاه ** جو رها کردم کم از اخراج کاه
- Müflis “ Şimdiye kadar niçin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hiç anlamadın mı?
- گفت تا اکنون چه میکردیم پس ** هوش تو کو، نیست اندر خانه کس
- Müflis olduğuma dair davul çaldılar, sesi yedinci kat göğe kadar vardı; duymadın mı? 675
- طبل افلاسم به چرخ سابعه ** رفت و تو نشنیدهای بد واقعه
- Kulağın galiba ham tamahla dolu. Tamah insanı sağır ve kör eder.
- گوش تو پر بوده است از طمع خام ** پس طمع کر میکند کور ای غلام
- Bu sözleri kerpice, taşa kadar her şey işitti. “ Bu kaltaban müflistir, müflis” diye bağırıp durdular.” dedi.
- تا کلوخ و سنگ بشنید این بیان ** مفلس است و مفلس است این قلتبان
- Bu sözü akşama kadar söylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı.
- تا به شب گفتند و در صاحب شتر ** بر نزد کاو از طمع پر بود پر
- Kulakta, gözde Allah mührü var; işitmiyor, duymuyor. Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var!
- هست بر سمع و بصر مهر خدا ** در حجب بس صورت است و بس صدا
- Allah güzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse göze onu gösterir; 680
- آن چه او خواهد رساند آن به چشم ** از جمال و از کمال و از کرشم
- Güzel sesten, müjdelerden, coşkun ve neşeli sözlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur.
- و انچه او خواهد رساند آن به گوش ** از سماع و از بشارت وز خروش