- Bu peygamber baştanbaşa kulaktır, gözdür. Onun merhameti sütninedir, biz de onun süt emer çocuklarıyız.
- سر به سر گوشست و چشم است این نبی ** تازه زو ما مرضعست او ما صبی
- Bu sözün sonu gelmez. Sen yine o fil hikâyesine dön, yine o hikâyeye başla da onu anlat.
- این سخن پایان ندارد باز ران ** سوی اهل پیل و بر آغاز ران
- Fil yavrularına dokunanlar hikâyesinin sonu
- بقیهی قصهی متعرضان پیلبچگان
- Fil onların her birinin ağızlarını koklamakta… Hepsinin midelerinin etrafın da dönüp dolaşmakta. 105
- هر دهان را پیل بویی میکند ** گرد معدهی هر بشر بر میتند
- Yavrusunu kim kebap edip yemişse, bularak öç almağa, kuvvetini göstermeye çalışmaktaydı.
- تا کجا یابد کباب پور خویش ** تا نماید انتقام و زور خویش
- Sen de Allah kullarının etlerini yemekte, onların aleyhinde bulunup günah kazanmaktasın.
- گوشتهای بندگان حق خوری ** غیبت ایشان کنی کیفر بری
- Kendinize gelin, sizin ağzınızı koklayan da Allah’tır. Doğrudan başka kim canını kurtarabilir?
- هان که بویای دهانتان خالقست ** کی برد جان غیر آن کو صادقست
- Bir adamın kabirde ağzını koklayan Münkir yahut Nekir olursa yazıklar olsun o acımağa değer kişiye!
- وای آن افسوسیی کش بویگیر ** باشد اندر گور منکر یا نکیر
- O ulu meleklerden ne ağzını gizlemeye imkân var, ne güzel kokularla iyi bir hale getirmeye çare. 110
- نه دهان دزدیدن امکان زان مهان ** نه دهان خوش کردن از دارودهان
- Mezara girene, onlara yaltaklanmak mümkün değil; akıl, fikir için hileye sapmaya yol yok!
- آب و روغن نیست مر روپوش را ** راه حیلت نیست عقل و هوش را
- Saçma sapan söyleyen adamın başına gürzleri iner, pençeleri batar.
- چند کوبد زخمهای گرزشان ** بر سر هر ژاژخا و مرزشان