- Yoksul, seninle diridir, seninle neşelenir; vasıtasız, hailsiz senden gıdalanır, bende böyleyim işte.
- زنده از تو شاد از تو عایلی ** مغتذی بی واسطه و بی حایلی
- Ey kemâl sahibi Allah ne seninleyim, ne senden ayrı. Seninle keyfiyetsiz, sebepsiz, illetsiz bir haldeyim. 1340
- متصل نه منفصل نه ای کمال ** بلک بی چون و چگونه و اعتلال
- Biz balıklarız, hayat denizi sensin. Ey iyi sıfatlı Allah, senin lütfunla diriyiz.
- ماهیانیم و تو دریای حیات ** زندهایم از لطفت ای نیکو صفات
- Sen düşünceye de sığmazsın, sebeple de izah edilemezsin.
- تو نگنجی در کنار فکرتی ** نی به معلولی قرین چون علتی
- Bu tufandan önce de her macerada söz söylediğim sendin, tufandan sonra da söz söyleyeceğim sensin.
- پیش ازین طوفان و بعد این مرا ** تو مخاطب بودهای در ماجرا
- Ben, seninle konuşuyorum, ey yepyeni sözler bağışlayan ve eski sözlere sahip olan Rabbim, onlarla değil.
- با تو میگفتم نه با ایشان سخن ** ای سخنبخش نو و آن کهن
- Âşık, gece gündüz gâh çadır yerlerinde kalan çerçöpe, gâh harabelere hitap eder; 1345
- نه که عاشق روز و شب گوید سخن ** گاه با اطلال و گاهی با دمن
- Zahiren çadır yerlerinde kalan süprüntülere, çerçöpe yüz tutar, onlara hitap eder ama kimi övüyor, kimi?
- روی با اطلال کرده ظاهرا ** او کرا میگوید آن مدحت کرا
- Şükrolsun tufan gönderdin de o süprüntüleri, o yapı bakiyelerini ortadan kaldırdın.
- شکر طوفان را کنون بگماشتی ** واسطهی اطلال را بر داشتی
- Çünkü onlar kötü ve aşağılık binalardı, kötü ve aşağılık yığınlardı. Bize ne sesleniyorlar, ne sesimize karşılık veriyorlardı!
- زانک اطلال لیم و بد بدند ** نه ندایی نه صدایی میزدند