- Allah, yüz binlerce kimya yarattı ama insan, sabır gibi bir kimya görmedi.
- صد هزاران کیمیا حق آفرید ** کیمیایی همچو صبر آدم ندید
- Körün Mushaf okuması hikâyesinin sonu
- بقیهی حکایت نابینا و مصحف
- Konuk da sabretti. Ansızın müşkül halloldu, anlamak istediğini anladı. 1855
- مرد مهمان صبرکرد و ناگهان ** کشف گشتش حال مشکل در زمان
- Gece yarısı Kur’an sesini duydu. Uykusundan sıçradı, şu acayip şeyi gördü:
- نیمشب آواز قرآن را شنید ** جست از خواب آن عجایب را بدید
- Kör, mushaftan Kur’an okumaktaydı. Hem de doğru olarak okuyordu. Sabırsızlandı, bu hali sordu, dedi ki:
- که ز مصحف کور میخواندی درست ** گشت بیصبر و ازو آن حال جست
- “Gözün kör olduğu halde şaştım doğrusu, bu satırları nasıl okuyabiliyorsun sen?
- گفت آیا ای عجب با چشم کور ** چون همیخوانی همیبینی سطور
- Okuduğun satıra bakmakta, elini okuduğun harflerin üstünde gezdirmektesin.
- آنچ میخوانی بر آن افتادهای ** دست را بر حرف آن بنهادهای
- Parmağını satırlar üstünde gezdirişinden anlaşılıyor, mutlaka harfleri görüyorsun.” 1860
- اصبعت در سیر پیدا میکند ** که نظر بر حرف داری مستند
- Kör dedi ki. “Ey ten bilgisizliğinden kurtulan, bunu Allah yapamaz mı ki? Neye şaşırıyorsun?
- گفت ای گشته ز جهل تن جدا ** این عجب میداری از صنع خدا
- Ben Allah’a, ey yardımcım olan Allah, ey yardım dilenen Rabbim, adam canına nasıl düşkünse ben de Kur’an okumaya öyle düşkünüm.
- من ز حق در خواستم کای مستعان ** بر قرائت من حریصم همچو جان
- Fakat hafız değilim ki, Yarabbi Kur’an okuyacağım vakit gözlerime illetsiz bir nur ver,
- نیستم حافظ مرا نوری بده ** در دو دیده وقت خواندن بیگره