- Onun aşkı, vasıflarına cehennem kesilmiştir O, kendi vasıflarını kıldan kıla tamamıyla yakmıştır.
- دوزخ اوصاف او عشقست و او ** سوخت مر اوصاف خود را مو بمو
- Fakat geceleyin yol alanlar, bunları nereden anlayacaklar? Bunları Dekukî gibi yalnız bu devlete koşan, devlete ulaşan kişi bilir!
- هر طروقی این فروقی کی شناخت ** جز دقوقی تا درین دولت بتاخت
- Dekukî ve kerametleri
- قصهی دقوقی رحمة الله علیه و کراماتش
- Dekukî, iyi bir hale sahipti. Âşık ve keramet sahibi bir zat.
- آن دقوقی داشت خوش دیباجهای ** عاشق و صاحب کرامت خواجهای
- Yeryüzünde gökteki ay gibi seyreder dururdu. Gece yolcularının gönülleri, onunla aydınlanır, nurlanırdı. 1925
- در زمین میشد چو مه بر آسمان ** شبروان راگشته زو روشن روان
- Bir yerde az otururdu, bir köyde iki günden fazla kalmazdı.
- در مقامی مسکنی کم ساختی ** کم دو روز اندر دهی انداختی
- “Bir evde iki günden fazla otursam kalbimde oranın sevgisi alevlenir.
- گفت در یک خانه گر باشم دو روز ** عشق آن مسکن کند در من فروز
- Eve barka mağrur olmaktan çekinir, hadi ey nefis zenginleşmek, bir şey elde etmek için sefere düş derim;
- غرة المسکن احاذره انا ** انقلی یا نفس سیری للغنا
- İmtihanda muvaffak olması için kalbimi hiçbir yere alıştırmam derdi.
- لا اعود خلق قلبی بالمکان ** کی یکون خالصا فی الامتحان
- Gündüzleri yol yürür, sefer eder, geceleri ibadette bulunur, namaz kılardı. Gözü açıktı o erin… Padişahı görürdü, bir doğan kuşuna benzerdi. 1930
- روز اندر سیر بد شب در نماز ** چشم اندر شاه باز او همچو باز
- Halktan çekilmişti, fakat huyunun kötülüğünden değil… Kadından da ayrılmıştı, erkekten de, fakat ikilik korkusuyla değil!
- منقطع از خلق نه از بد خوی ** منفرد از مرد و زن نه از دوی