English    Türkçe    فارسی   

3
2290-2299

  • Ne solda adam var, ne sağda, ne yukarda kimse kalmış, ne aşağıda. Keskin gözüm, onların hiçbirini göremedi! 2290
  • نه به چپ نه راست نه بالا نه زیر ** چشم تیز من نشد بر قوم چیر
  • Sanki inciymişler de erimişler, su olmuşlar. Ne ayak izleri kalmış, ne sahrada tozları var!
  • درها بودند گویی آب گشت ** نه نشان پا و نه گردی بدشت
  • Hepsi de Allah kubbelerine gizlenmişler. O cemaat, acaba hangi bahçeye gitti ki?
  • در قباب حق شدند آن دم همه ** در کدامین روضه رفتند آن رمه
  • Allah, bunları nasıl oldu da benim gözümden gizledi? Şaşırdım kaldım.
  • درتحیر ماندم کین قوم را ** چون بپوشانید حق بر چشم ما
  • Onlar, balıklar nasıl dereye dalar, kaybolursa Dekukî’nin gözünden öyle kayboldular. Öyle gizlendiler.
  • آنچنان پنهان شدند از چشم او ** مثل غوطه‌ی ماهیان در آب جو
  • Yıllarca onların hasretiyle yandı, ömürlerce iştiyaklarından gözyaşı döktü. 2295
  • سالها درحسرت ایشان بماند ** عمرها در شوق ایشان اشک راند
  • Ama sen dersin ki Allah eri Allah’a erişmişken nasıl olur da insanı anar?
  • تو بگویی مرد حق اندر نظر ** کی در آرد با خدا ذکر بشر
  • A adam, bu suale karşı ancak eşek kakılır kalır. Sen, onların can olduklarını görmedin, onları insan suretinde gördün.
  • خر ازین می‌خسپد اینجا ای فلان ** که بشر دیدی تو ایشان را نه جان
  • Ey hamhalat, işte iş bu yüzden harap oldu ya… Onları, alelâde adamlara uydun da insan gördün!
  • کار ازین ویران شدست ای مرد خام ** که بشر دیدی مر ایشان را چو عام
  • İblis de “Ben ateşten yaratıldım, Âdem topraktan” dedi. İşte sen de onları, İblis’in Âdem’i gördüğü gibi gördün.
  • تو همان دیدی که ابلیس لعین ** گفت من از آتشم آدم ز طین