- Oraya tam on üç peygamber gelmiş, sapıklara yol göstermiş istemişlerdi.
- سیزده پیغامبر آنجا آمدند ** گمرهان را جمله رهبر میشدند
- “Nimetleriniz çoğalıp durmakta, fakat şükür nerede? Şükrü merkebi yatıp uyusa bile siz onu uyandırın, kaldırın! 2670
- که هله نعمت فزون شد شکر کو ** مرکب شکر ار بخسپد حرکوا
- Nimet verene şükretmek aklen de lâzım. Şükretmeyen, kendisine ebedî hışım kapısını açar.
- شکر منعم واجب آید در خرد ** ورنه بگشاید در خشم ابد
- Kendinize gelin de şu kereme bakın! Bir şükre bedel bu kadar nimeti kim verir?
- هین کرم بینید وین خود کس کند ** کز چنین نعمت به شکری بس کند
- Allah insana baş verir, şükür için de bir secde ister… Ayak bağışlar şükür için bir oturma diler” dediler.
- سر ببخشد شکر خواهد سجدهای ** پا ببخشد شکر خواهد قعدهای
- Sebâlılar dediler ki: “Bizim şükretme kabiliyetimizi Şeytan aldı götürdü! Şükürden de usandık, nimetten de.
- قوم گفته شکر ما را برد غول ** ما شدیم از شکر و از نعمت ملول
- Bu nimetlerden bize öyle usanç geldi ki ne ibadet hoşumuza gidiyor, ne kabahat! 2675
- ما چنان پژمرده گشتیم ازعطا ** که نه طاعتمان خوش آید نه خطا
- Nimetleri de istemiyoruz, bahçeleri de… Zevk sebeplerini de dilemiyoruz, safa vesilelerini de!
- ما نمیخواهیم نعمتها و باغ ** ما نمیخواهیم اسباب و فراغ
- Peygamberler dediler ki: “ Gönülde bir illet yüzünden insan, doğruyu anlamaz, sapıtır.
- انبیا گفتند در دل علتیست ** که از آن در حقشناسی آفتیست
- O yüzden nimetler, umumiyetle illet olur. Hastalıkta yenen yemek insana hiç kuvvet verir mi?
- نعمت از وی جملگی علت شود ** طعمه در بیمار کی قوت شود