English    Türkçe    فارسی   

3
3253-3262

  • Allah kulunun aksi tamamıyla nurdur, yabancının aksiyse tamamıyla körlük!
  • عکس عبدالله همه نوری بود ** عکس بیگانه همه کوری بود
  • Ey can, herkesin aksi nedir, bunu bil… dilediğin kişinin yanında otur!
  • عکس هر کس را بدان ای جان ببین ** پهلوی جنسی که خواهی می‌نشین
  • Bu hikâyeden ibret alış şüphesiz olarak her güçlüğün bir kolaylığı olduğunu biliş
  • وجه عبرت گرفتن ازین حکایت و یقین دانستن کی ان مع العسر یسرا
  • Ey can o hikâye, Allah hükmüne razı olasın diye sana ibrettir. 3255
  • عبرتست آن قصه ای جان مر ترا ** تا که راضی باشی در حکم خدا
  • İbret al da kötü bir işe düşünce aklını başına devşir, ye’se düşme, hüsnü zanda bulun!
  • تا که زیرک باشی و نیکوگمان ** چون ببینی واقعه‌ی بد ناگهان
  • Başkaları, o hâdiseden korkup sapsarı kesilse bile sen aldırış etme. Fayda, zamanında da, ziyan zamanında da gül gibi gülmeye bak!
  • دیگران گردند زرد از بیم آن ** تو چو گل خندان گه سود و زیان
  • Gülün yapraklarını birer birer koparsan da yine gülmeyi bırakmaz, yine solup gamlanmaz.
  • زانک گل گر برگ برگش می‌کنی ** خنده نگذارد نگردد منثنی
  • Bir dikenden niçin gama düşeyim? Zaten bu gülmeyi diken yüzünden buldum der.
  • گوید از خاری چرا افتم بغم ** خنده را من خود ز خار آورده‌ام
  • Takdir yüzünden kaybettiğin şeyler, muhakkak senden belâyı giderir… Bunu böyle bil! 3260
  • هرچه از تو یاوه گردد از قضا ** تو یقین دان که خریدت از بلا
  • Tasavvuf nedir diye bir uluya sordular da dedi ki: Sıkıntı zamanı, gönülde neşe, ferah bulmak!
  • ما التصوف قال وجدان الفرح ** فی الفاد عند اتیان الترح
  • Allah’ın verdiği mihnet ve cefayı da Peygamber’in pabucunu kapan tavşancıl say.
  • آن عقابش را عقابی دان که او ** در ربود آن موزه را زان نیک‌خو