- Çünkü dışarı çıkmadan ümidini kesti, bedenden kurtulma yolu kapandı.
- زانک دل بر کند از بیرون شدن ** بسته شد راه رهیدن از بدن
- Örümcekte Anka tabiatı olsaydı tükürüğüyle çadır kurar mıydı hiç?
- عنکبوت ار طبع عنقا داشتی ** از لعابی خیمه کی افراشتی
- Kedi pençesini kafese de atar. Pençesinin adı derttir, elemdir, ıstıraptır.
- گربه کرده چنگ خود اندر قفص ** نام چنگش درد و سرسام و مغص
- Kedi ölümdür, pençesi de hastalık, kuşu da, kuşun kanadını da pençeler.
- گربه مرگست و مرض چنگال او ** میزند بر مرغ و پر و بال او
- Kuş, bucak bucak ilâç bulmaya koşar. Ölüm kadıya benzer, hastalık şahide. 3985
- گوشه گوشه میجهد سوی دوا ** مرگ چون قاضیست و رنجوری گوا
- Bu şahit, kadıdan gelen adam gibidir. “Gel kadı, seni mahkemeye istiyor” der.
- چون پیادهی قاضی آمد این گواه ** که همیخواند ترا تا حکم گاه
- Ondan kaçıp kurtulmak için bir mühlet istersin. Verirse ne âlâ… Vermezse “Olmaz, hadi kalk” diye emreder.
- مهلتی میخواهی از وی در گریز ** گر پذیرد شد و گرنه گفت خیز
- Mühlet istemen, mühlet alman ilâçlardır, tedavidir. Âdeta ten hırkasını yamalarla yamarsın!
- جستن مهلت دوا و چارهها ** که زنی بر خرقهی تن پارهها
- Fakat nihayet bir sabah kızgın bir hale gelir. “ Bu mühlet niceye bir sürecek? Utan artık!” der.
- عاقبت آید صباحی خشموار ** چند باشد مهلت آخر شرم دار
- Ey hasetlerle dopdolu adam, o gün gelmeden önce davran da padişahtan özür iste! 3990
- عذر خود از شه بخواه ای پرحسد ** پیش از آنک آنچنان روزی رسد