- Akılı başında olanlar, bağla bağlanmış kullardır, âşıklar ise hürdür, şekerlenmiş, ballanmış canlardır onlar!
- عاقلانش بندگان بندیاند ** عاشقانش شکری و قندیاند
- Akıllıların yuları “zorla gelin” emridir; gönlünü kaptıranların baharı “dileyerek gelin” emri!
- ائتیا کرها مهار عاقلان ** ائتیا طوعا بهار بیدلان
- Peygamber aleyhisselâm’ın esirlere bakıp gülerek “Şaşarım bu kavme ki onları cennete zincirlerle, bukağılarla sürüklüyorlar” demesi
- نظرکردن پیغامبر علیه السلام به اسیران و تبسم کردن و گفتن کی عجبت من قوم یجرون الی الجنة بالسلاسل و الاغلال
- Peygamber, bir bölük esir gördü. Onları çekip sürüklüyorlardı, hepsi de feryadü figan ediyordu.
- دید پیغامبر یکی جوقی اسیر ** که همیبردند و ایشان در نفیر
- O sırları bilen aslan, zincirlere vurulmuş olduklarını gördü, gizlice onlara bakmaya başladı.
- دیدشان در بند آن آگاه شیر ** می نظر کردند در وی زیر زیر
- Her biri hiddetinden o Hak Peygambere dişlerini gıcırdatmakta, dudaklarını çiğnemekteydi. 4475
- تا همی خایید هر یک از غضب ** بر رسول صدق دندانها و لب
- Fakat bu kadar kızgın oldukları halde ağız açmaya kudretleri yoktu… Hepsi de on batmanlık kahır zincirine vurulmuştu.
- زهره نه با آن غضب که دم زنند ** زانک در زنجیر قهر دهمنند
- Memur, onları şehre doğru çekmekte, küfür ülkesinden alıp kahırla sürüklemekteydi.
- میکشاندشان موکل سوی شهر ** میبرد از کافرستانشان به قهر
- Ne yerlerine başkası kabul ediliyor, ne koyuverilmeleri için para alınıyor, ne de bir ulu kişi onlara şefaat ediyordu.
- نه فدایی میستاند نه زری ** نه شفاعت میرسد از سروری
- Peygamber’e “Âlemlere rahmet” diyorlar ya… Öyle olduğu halde bütün bir âlemin boynunu, boğazını kesiyordu.
- رحمت عالم همیگویند و او ** عالمی را میبرد حلق و گلو
- Onlar Peygamber’i binlerce defa inkâr ederek, ağızlarının içinden hareketini kınayarak gidiyorlardı. 4480
- با هزار انکار میرفتند راه ** زیر لب طعنهزنان بر کار شاه