- O ünsiyet, onların duvarına varan güneş ziyasından ibarettir. O akis güneşe gitti.
- آن شعاعی بود بر دیوارشان ** جانب خورشید وا رفت آن نشان
- Yiğidim, o ışık nereye düşerse sen ona âşık oluyorsun.
- بر هر آن چیزی که افتد آن شعاع ** تو بر آن هم عاشق آیی ای شجاع
- Her vara taallûk eden aşkın, Allah vasfından, meydana gelir, o şeyin yaldızından, o şeyin zahirî güzelliğinden değil.
- عشق تو بر هر چه آن موجود بود ** آن ز وصف حق زر اندود بود
- O şeyin altın yaldızı aslına gitti de bakırı kaldı mı insanın tabiatı doyar, onu boşlayıverir. 555
- چون زری با اصل رفت و مس بماند ** طبع سیر آمد طلاق او براند
- Onun yaldızlı, zahirî sıfatlarından ayağını çek. Bilgisizlikle kalpa pek hoş deme.
- از زر اندود صفاتش پا بکش ** از جهالت قلب را کم گوی خوش
- Kalplardaki o hoşluk, o güzellik eğretidir. O süsün, püsün altında süssüzlük vardır.
- کان خوشی در قلبها عاریتست ** زیر زینت مایهی بی زینتست
- Kalpın üstündeki altın, madenine gider. Sen de onun gittiği madene git.
- زر ز روی قلب در کان میرود ** سوی آن کان رو تو هم کان میرود
- Duvardaki ışık güneşe varır. Sen de sana lâyık olan o güneşe git.
- نور از دیوار تا خور میرود ** تو بدان خور رو که در خور میرود
- Ondan sonrada mademki oluktan vefa görmedin, suyu yağmurdan iste. 560
- زین سپس پستان تو آب از آسمان ** چون ندیدی تو وفا در ناودان
- Kurdun tuzağı, kuyruk madeni değildir. O koca kurt, kuyruk madenini nereden tanıyıp bilecek?
- معدن دنبه نباشد دام گرگ ** کی شناسد معدن آن گرگ سترگ