- Fakat ebedî hayata erişen ve ecelden korkmayan Hızır canlı kişi, mahlûku tanımasa da caiz.
- آن خضرجان کز اجل نهراسد او ** شاید ار مخلوق را نشناسد او
- Damağını vehmin zevkiyle çeşnilendirir, varlık tulumuna üfürür, kendini havayla şişirip gururlanırsın ama,
- کام از ذوق توهم خوش کنی ** در دمی در خیک خود پرش کنی
- Bir iğneyle o yel kaçıp gider. Dilerim akıllı adam, bu çeşit semirmesin!
- پس به یک سوزن تهی گردی ز باد ** این چنین فربه تن عاقل مباد
- Kışın kardan testiler yapıyorsun, iyi ama hiç onlar suya dayanır mı? 720
- کوزهها سازی ز برف اندر شتا ** کی کند چون آب بیند آن وفا
- Çakalın boyacı küpüne düşüp boyanması ve çakallar arasında tavusluk dâvasına kalkışması
- افتادن شغال در خم رنگ و رنگین شدن و دعوی طاوسی کردن میان شغالان
- Bir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı.
- آن شغالی رفت اندر خم رنگ ** اندر آن خم کرد یک ساعت درنگ
- Sonra postu boyanmış olarak çıkıp “Ben illiyyin tavusuyum, demeye başladı.
- پس بر آمد پوستش رنگین شده ** که منم طاووس علیین شده
- Postu boyanmış, pek güzel parlamış, güneş de o renklere vurmuştu.
- پشم رنگین رونق خوش یافته ** آفتاب آن رنگها بر تافته
- Çakal, kendini yeşil, kızıl, pembe ve sarı renklerde görüp o çeşitli renklerle öbür çakallara göründü.
- دید خود را سبز و سرخ و فور و زرد ** خویشتن را بر شغالان عرضه کرد
- Hepsi de “A çakalcık, bu ne hâl? Fazlasıyla neşelere dalmışsın, pek memnunsun. 725
- جمله گفتند ای شغالک حال چیست ** که ترا در سر نشاطی ملتویست
- Neşeden âdeta bizden nefret ediyorsun! Bu ululuğu nereden elde ettin?” dediler.
- از نشاط از ما کرانه کردهای ** این تکبر از کجا آوردهای