English    Türkçe    فارسی   

3
752-761

  • Ya doğru ol, doğruluğunu göster yahut sus da merhamete eriş, sonra coş!
  • راستی پیش آر یا خاموش کن ** وانگهان رحمت ببین و نوش کن
  • Adamın karnı da bıyıklarına düşman kesilmiş, gizlice el kaldırıp dua ediyor,
  • آن شکم خصم سبال او شده ** دست پنهان در دعا اندر زده
  • “Yarabbi, sen bu aşağılık herifi rüsvay et de kerem sahipleri bize merhamete gelsinler” diyordu.
  • کای خدا رسوا کن این لاف لام ** تا بجنبد سوی ما رحم کرام
  • Karnın duası kabul oldu. İhtiyaçtan doğan yanıp yakılma, dışarıya kadar bayrak açtı, görünür bir hale geldi. 755
  • مستجاب آمد دعای آن شکم ** شورش حاجت بزد بیرون علم
  • Allah “ Beni çağırdın mı, suçlu da olsam, putperest de olsam ben, yine icabet ederim.
  • گفت حق گر فاسقی و اهل صنم ** چون مرا خوانی اجابتها کنم
  • Onun için duadan hiç çekinme; hiç usanma. Dua, nihayet seni gulyabani nefsin elinden kurtarır.” demiştir.
  • تو دعا را سخت گیر و می‌شخول ** عاقبت برهاندت از دست غول
  • Karın, kendini Allah’a ısmarlayınca ansızın bir kedi gelip o kuyruk parçasını kaptı, götürdü.
  • چون شکم خود را به حضرت در سپرد ** گربه آمد پوست آن دنبه ببرد
  • Ev halkı, kedinin peşine düştüler, fakat kedi koşup kaçtı. Babamın azarına uğrayacağım diye çocuğunun beti, benzi kaçtı.
  • از پس گربه دویدند او گریخت ** کودک از ترس عتابش رنگ ریخت
  • Babası, bir toplulukta otururken o çocukcağız gelip işi anlattı. O lâfla geçinen adamın şerefini bir paralık etti. 760
  • آمد اندر انجمن آن طفل خرد ** آب روی مرد لافی را ببرد
  • Dedi ki: “ Hani her sabah dudaklarını, bıyıklarını yağladığın o kuyruk parçası yok muydu?
  • گفت آن دنبه که هر صبحی بدان ** چرب می‌کردی لبان و سبلتان