- Halkın kızışları sulh içindir ama rahata ulaşma tuzağı, daima rahatsızlıktır, zahmetle rahata ulaşılır. 990
- خشمهای خلق بهر آشتیست ** دام راحت دایما بیراحتیست
- Her sille, okşamak içindir... Her şikâyet, insana şükretmeyi andırır.
- هر زدن بهر نوازش را بود ** هر گله از شکر آگه میکند
- Ey kerem sahibi, cüzden kül kokusunu al… Ey hakîm, zıttan zıddı istidlâl et!
- بوی بر از جزو تا کل ای کریم ** بوی بر از ضد تا ضد ای حکیم
- Doğrusu savaşlar, barışa sebep olur. Yılancı da kim için yılan aradı.
- جنگها می آشتی آرد درست ** مار گیر از بهر یاری مار جست
- İnsan, geçim için, rahatlık için yılan arar, gamdan kurtulmak için gam yiyip durur.
- بهر یاری مار جوید آدمی ** غم خورد بهر حریف بیغمی
- O da o karda, kışta dağları dönüp dolaşmakta, iri bir yılan arayıp durmaktaydı. 995
- او همیجستی یکی ماری شگرف ** گرد کوهستان و در ایام برف
- Derken bir dağda iri bir ölmüş yılan gördü. Şekli bile gönlünü dehşetle dolduruyordu.
- اژدهایی مرده دید آنجا عظیم ** که دلش از شکل او شد پر ز بیم
- Yılancı, o şiddetli kış mevsiminde yılan ararken o koskoca ölü ejderhayı gördü.
- مارگیر اندر زمستان شدید ** مار میجست اژدهایی مرده دید
- Yılancı, halkı hayretlere düşürmek için yılan tutar. İşte sana halkın bilgisizliği!
- مارگیر از بهر حیرانی خلق ** مار گیرد اینت نادانی خلق
- İnsan, bir dağa benzer, dağ nasıl aldanır, nasıl olur da bir yılana hayran olur?
- آدمی کوهیست چون مفتون شود ** کوه اندر مار حیران چون شود