Hayırlar, esasen güzel ve lâtiftir, başka bir şeyin aksi ile güzel görünmüş değildir. Bu işlerde hırsın parlaklığı geçse bile hayrın letafeti, hayrın parlaklığı kalır.
خیرها نغزند نه از عکس غیر ** تاب حرص ار رفت ماند تاب خیر
Hâlbuki dünya işinden hırsın parlaklığı gitti mi ateşin harareti ve parlaklığı gitmiş, kömür kalmış demektir... Tıpkı buna benzer.
تاب حرص از کار دنیا چون برفت ** فحم باشد مانده از اخگر بتفت
Çocukları da hırs aldatırdı zevklerinden bir değneği at yaparlar, eteklerini çemreyip güya ata binerler!
کودکان را حرص میآرد غرار ** تا شوند از ذوق دل دامنسوار
Fakat çocuktan o kötü hırs geçti mi öbür çocuklara gülesi gelir.
چون ز کودک رفت آن حرص بدش ** بر دگر اطفال خنده آیدش
Ben neler yapmışım, ne işlere girişmişim... Sirke bana hırsımdan bal görünmüş diye gülmeğe başlar.1135
که چه میکردم چه میدیدم درین ** خل ز عکس حرص بنمود انگبین
Peygamberlerin yapılarında da hırs yoktu... Onun için boyuna parlayıp duruyor, parlaklığı boyuna artıyor.
آن بنای انبیا بی حرص بود ** زان چنان پیوسته رونقها فزود
Ulular nice mescitler yaptılar... Fakat hiçbirinin adı Mescid-i Aksâ değildi.
ای بسا مسجد بر آورده کرام ** لیک نبود مسجد اقصاش نام
Her an şerefi artan Kâbe’nin yüceliği, İbrahim’in ihlaslarındandı!
کعبه را که هر دمی عزی فزود ** آن ز اخلاصات ابراهیم بود
O mescidin fazileti, toprağından, taşından değildi... Yapıcısında hırs ve savaş yoktu da ondan!
فضل آن مسجد خاک و سنگ نیست ** لیک در بناش حرص و جنگ نیست
Ne onların kitapları, başkalarının kitaplarına benzer... Ne mescitleri, başkalarının mescitlerine, ne alışverişleri, malları mülkleri, başkalarının alışverişine, malına mülküne!1140
نه کتبشان مثل کتب دیگران ** نی مساجدشان نی کسب وخان و مان