Onu halinden işinden sor... Onu halinde işinde ara!
پس بپرس از حد او وز فعل او ** در میان حد و فعل او را بجو
Süleyman aleyhisselâm’ın, Mescid-i Aksâ bittikten sonra ibadet etmek ve ibadet edenlerle itikâfa girenleri irşat eylemek için her gün mescide gelmesi ve mescitte otlar, kökler bitmesi
درآمدن سلیمان علیهالسلام هر روز در مسجد اقصی بعد از تمام شدن جهت عبادت و ارشاد عابدان و معتکفان و رستن عقاقیر در مسجد
Her sabah Süleyman Mescid-i Aksâ’ya gelir, tam bir ihlâsla Allah’a ibadet ederdi.
هر صباحی چون سلیمان آمدی ** خاضع اندر مسجد اقصی شدی
Her gün, mescitte yeni bir otun bittiğini görür, adın nedir, ne faydan var?
نوگیاهی رسته دیدی اندرو ** پس بگفتی نام و نفع خود بگو
Ne biçim ilâçsın, nesin, sana ne derler... Kime ziyansın, faydan kime? diye sorardı.
تو چه دارویی چیی نامت چیست ** تو زیان کی و نفعت بر کیست
Her ot, adını, tesirini söyler; “Şuna can’ım, öbürüne zehir...1290
پس بگفتی هر گیاهی فعل و نام ** که من آن را جانم و این را حمام
Buna zehirim, ona şeker... Adım, kader levhinde şudur diye dile gelirdi.
من مرین را زهرم و او را شکر ** نام من اینست بر لوح از قدر
Doktorlar Süleyman’dan o otu öğrenirler, bilgi sahibi olurlar, ona uyarlardı.
پس طبیبان از سلیمان زان گیا ** عالم و دانا شدندی مقتدی
Bu suretle doktorluk kitapları düzdüler... Bedenleri hastalıklardan kurtardılar.
تا کتبهای طبیبی ساختند ** جسم را از رنج میپرداختند
Bu nücum ve tıp bilgileri, Peygamberlerin vahiyleridir... Yoksa akıl ve duygunun o tarafa nereden yolu olacak?
این نجوم و طب وحی انبیاست ** عقل و حس را سوی بیسو ره کجاست
Cüz’i akıl, bir şeyden hüküm çıkaracak akıl değildir. O, ancak fen sahibinden fenni kabul eder, öğrenmeye muhtaçtır.1295
عقل جزوی عقل استخراج نیست ** جز پذیرای فن و محتاج نیست