English    Türkçe    فارسی   

4
1684-1693

  • Fazilet ve ihsan kimyasını isteseydi aklı, hilesinden üstün olurdu.
  • Gönlü kırık bir hale gelince de kendisini anlar, kırıkları düzelten Allah’ı önünde görürdü. 1685
  • Davacı, sonunu görünce kırık, sınık bir hale gelir de derhal bağlanır, sarılır, kırıklığı geçiverir!
  • Allah ihsanı, bakırları iksire doğru sürer götürür... Fakat o altın yaldızlı, bu ihsandan mahrum kalır.
  • Ey altın yaldızlı, davaya kalkışma da sana müşteri olan hep böyle kör kalmaz, sen onu gör!
  • Mahşer nuru, onların gözlerini açar... Onların gözlerini sen bağlıyordun ya... Bu yüzden rüsvay olursun sen!
  • İşin sonunu gören, canların ve gözlerin hasedini çeken kişileri gör! 1690
  • Bir de bu günkü gören kişileri seyret! Bunlar, içleri bozuk kişilerdir... Asıldan baş çekmişler, ayrılmışlardır!
  • Bugünü görenlere, bu yüzden bilgisizlikte ve şüphede kalanlara göre suphu sadıkla suphu kâzibin ikisi de birdir.
  • Suphu kâzip, yüz binlerce kervanı helak yeliyle süpürmüş, gitmiştir civanım!