English    Türkçe    فارسی   

4
1825-1834

  • Ey sırlar bilen sır söyleyici, seni avlayanı lütfet, söyle! 1825
  • لطف کن ای رازدان رازگو ** آنچ بازت صید کردش بازگو
  • Bayezıd dedi ki: “Şaşılacak bir koku geldi bana... Peygambere Yemen’den gelen koku gibi!
  • گفت بوی بوالعجب آمد به من ** هم‌چنانک مر نبی را از یمن
  • Muhammet demiştir ki. Seher yelinin eliyle bana Yemen’den Allah kokusu gelmekte.
  • که محمد گفت بر دست صبا ** از یمن می‌آیدم بوی خدا
  • Vise’nin ruhuna Rahim’in kokusu geldiği gibi Üveys’ten de Allah kokusu geliyor.
  • بوی رامین می‌رسد از جان ویس ** بوی یزدان می‌رسد هم از اویس
  • Üveys’ten, Karen kabilesinden garip bir koku geldi de Peygamberi sarhoş etti, neşelendirdi!
  • از اویس و از قرن بوی عجب ** مر نبی را مست کرد و پر طرب
  • Üveys kendinden geçmiş, yere mensupken göklere mensup olmuştu! 1830
  • چون اویس از خویش فانی گشته بود ** آن زمینی آسمانی گشته بود
  • Heliyle, şekerle karışmış, halli hamur olmuş, acı tadı kalmamıştı artık!
  • آن هلیله‌ی پروریده در شکر ** چاشنی تلخیش نبود دگر
  • Heliyle, varlığından tamamıyla geçmişti... Yalnız heliyle şeklindeydi ama lezzeti kalmamıştı ki!”
  • آن هلیله‌ی رسته از ما و منی ** نقش دارد از هلیله طعم نی
  • Bu sözün sonu gelmez. O aslan er, gayb âleminin vahyinden neler söyledi? Sen onu anlat!
  • این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا چه گفت از وحی غیب آن شیرمرد
  • Rasul sallallahu aleyhi vesselem’in “Ben Yemen tarafından Rahman kokusunu almaktayım” demesi
  • قول رسول صلی الله علیه و سلم انی لاجد نفس الرحمن من قبل الیمن
  • Bayezıd dedi ki “Bu taraftan bir dostun kokusu gelmekte... Bu köyden bir padişah geliyor!
  • گفت زین سو بوی یاری می‌رسد ** کاندرین ده شهریاری می‌رسد