English    Türkçe    فارسی   

4
3699-3708

  • Bu manevî alakayı, akıl nasıl anlayabilir? Çünkü o, ayrılığa ve bitişik olmaya bağlıdır. (T.M.)
  • این تعلق را خرد چون ره برد ** بسته‌ی فصلست و وصلست این خرد
  • Bundan dolayı, Hz. Mustafa s.a.v. “Allah’ın zatına dair mübahase etmeyin” diye, bize vasiyet etmiştir. (T.M.) 3700
  • زین وصیت کرد ما را مصطفی ** بحث کم جویید در ذات خدا
  • Zatı ve mahiyeti ile tefekkür edilebilen şeylere karşı olan bakış ve görüş, Hakk’ın zatına olamaz ve göremez. (T.M.)
  • آنک در ذاتش تفکر کردنیست ** در حقیقت آن نظر در ذات نیست
  • Çünkü düşünenin zannı ve düşüncesi, ancak yola taalluk eder. O zan ve düşünce ile Zat-ı ilahî arasında ise, yüzbinlerce perde vardır. (T.M.)
  • هست آن پندار او زیرا به راه ** صد هزاران پرده آمد تا اله
  • Herkes bir perde ile örtülmüştür. “Hakk’ın hakikatine vasıl oldum” zannı, kendi vehmidir. (T.M.)
  • هر یکی در پرده‌ای موصول خوست ** وهم او آنست که آن خود عین هوست
  • Bu yüzden, anlayışın idraki yanılmasın diye, Hz. Peygamber (T.M.)
  • پس پیمبر دفع کرد این وهم از او ** تا نباشد در غلط سوداپز او
  • Vehminde edepsizlik bulunan kimseyi, Rabbin hışmı baş aşağı (T.M.) 3705
  • وانکه اندر وهم او ترک ادب ** بی‌ادب را سرنگونی داد رب
  • Baş aşağı oluş, aşağılara doğru gitmektir. Hâlbuki böyle olan kimse, kendisini yükseliyorum zanneder. (T.M.)
  • سرنگونی آن بود کو سوی زیر ** می‌رود پندارد او کو هست چیر
  • زانک حد مست باشد این چنین ** کو نداند آسمان را از زمین
  • Allah’ın şaşılacak kudretini ve garip mahlukatını düşünün de, yüceliği karşısında, kendinizi kaybedin! (T.M.)
  • در عجبهااش به فکر اندر روید ** از عظیمی وز مهابت گم شوید