- Demirci, demir döverken yırtık pırtık bir elbiseye bürünse halk yanında itibarı eksilmez ki. 1060
- وقت دم آهنگر ار پوشید دلق ** احتشام او نشد کم پیش خلق
- Şu halde kibir elbisesini bedeninden çıkar. Bir şey belleyip öğrenme hususunda aşağılık bir elbiseye bürün.
- پس لباس کبر بیرون کن ز تن ** ملبس ذل پوش در آموختن
- Bilgi sahibi olmanın yolu sözledir. Sanat bellemenin yolu işle.
- علم آموزی طریقش قولی است ** حرفت آموزی طریقش فعلی است
- Yokluk istiyorsan o, konuşup görüşmeyle kaimdir. Bu hususta ne dilin işe yarar ne elin.
- فقر خواهی آن به صحبت قایمست ** نه زبانت کار میآید نه دست
- Can yokluk bilgisini bir candan beller. Bu bilgi ne defterden bellenir, ne dilden!
- دانش آن را ستاند جان ز جان ** نه ز راه دفتر و نه از زبان
- O rumuz, yolcunun gönlünde varsa, ben de remizler bilirim derse yolcu, henüz remizleri bilmiyor demektir. 1065
- در دل سالک اگر هست آن رموز ** رمزدانی نیست سالک را هنوز
- Yolcunun gönlü açılır,nurlanırsa o vakit Tanrı, “senin göğsünü açmadık mı? Seni ferahlandırmadık mı?” buyurur.
- تا دلش را شرح آن سازد ضیا ** پس الم نشرح بفرماید خدا
- Senin içini açtık göğsünü ferahlattık.
- که درون سینه شرحت دادهایم ** شرح اندر سینهات بنهادهایم
- Sense hala onu dışarıdan istemektesin. Süt sağılan yer, sensin de sen, başkalarının süt sağmasını bekliyorsun.
- تو هنوز از خارج آن را طالبی ** محلبی از دیگران چون حالبی
- Sende kıyısı bucağı olmayan bir süt kaynağı var. Sen neden tulumda süt arasın?
- چشمهی شیرست در تو بیکنار ** تو چرا میشیر جویی از تغار