English    Türkçe    فارسی   

5
1081-1090

  • Nerede demesi kendisine hicap olmakta, güneşin ziyasını kaplayan bir bulut kesilmede.
  • گفتن آن کو حجابش می‌شود  ** ابر تاب آفتابش می‌شود 
  • Kendi kötü gözü, gözüne perde olmada. Ben seddimi kaldırdım demesi, kendisine set kesilmede.
  • بند چشم اوست هم چشم بدش  ** عین رفع سد او گشته سدش 
  • Aklı kulağına bağ olmada. Ey Tanrı şaşkını, aklını Tanrı’ya ver.
  • بند گوش او شده هم هوش او  ** هوش با حق دار ای مدهوش او 
  • Mustafa aleyhisselam’ın “Bütün dertlerini bir dert yapanı, Tanrı başka dertlerden kurtarır. Fakat dertlerini dağıtan, birçok şeylere dertlenen kişiyi, hangi vadide helak olacaksa Tanrı kayırmaz”hadisinin tefsiri
  • در تفسیر قول مصطفی علیه‌السلام من جعل الهموم هما واحدا کفاه الله سائر همومه و من تفرقت به الهموم لا یبالی الله فی ای واد اهلکه 
  • Aklını bir çok yerlere dağıttın. Halbuki o saçma sapan uğraşman, o beyhude mırıldanman, bir tereye bile değmez.
  • هوش را توزیع کردی بر جهات  ** می‌نیرزد تره‌ای آن ترهات 
  • Aklının suyunu her diken, çekip durdukça akıl suyun, meyvelere nasıl ulaşabilir? 1085
  • آب هش را می‌کشد هر بیخ خار  ** آب هوشت چون رسد سوی ثمار 
  • Kendine gel de o kötü dalı kes, buda. Bu güzel dala su ver de tazelendir.
  • هین بزن آن شاخ بد را خو کنش  ** آب ده این شاخ خوش را نو کنش 
  • Şimdi ikisi de yeşil ama sonuna bak. Bu sonunda bir şeye yaramaz, öbürüyse meyve verir.
  • هر دو سبزند این زمان آخر نگر  ** کین شود باطل از آن روید ثمر 
  • Bağın suyu buna helaldir, ona haram. Aralarındaki farkı sonunda görürsün vesselam.
  • آب باغ این را حلال آن را حرام  ** فرق را آخر ببینی والسلام 
  • Adalet nedir? ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? dikeni sulamak.
  • عدل چه بود آب ده اشجار را  ** ظلم چه بود آب دادن خار را 
  • Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil. 1090
  • عدل وضع نعمتی در موضعش  ** نه بهر بیخی که باشد آبکش