English    Türkçe    فارسی   

5
1220-1229

  • Kuran’ı oku da bak. İnsan şeytanları da, Tanrı’nın çarpmasıyla Şeytan cinsinden olmuşlardır. 1220
  • از نبی برخوان که شیطانان انس  ** گشته‌اند از مسخ حق با دیو جنس 
  • Şeytan birisini kandırma da aciz oldu mu bu çeşit insanlardan yardım ister.
  • دیو چون عاجز شود در افتتان  ** استعانت جوید او زین انسیان 
  • Siz dostsunuz, bize dostlukta bulunan, bizdensiniz, bizim tarafımızı tutun derler.
  • که شما یارید با ما یاریی  ** جانب مایید جانب داریی 
  • Alemde birisinin yolunu kestiler, birini azdırıp yoldan çıkardılar mı iki cinsten olan şeytanlar da sevinirler.
  • گر کسی را ره زنند اندر جهان  ** هر دو گون شیطان بر آید شادمان 
  • Birisi imanla can verdi, dinde mertebesi yüceldi mi iki bölük de feryada, ağlayıp bağırmaya koyulur.
  • ور کسی جان برد و شد در دین بلند  ** نوحه می‌دارند آن دو رشک‌مند 
  • Bir edep sahibi birisine akıl verdi, onu doğru yola getirdi mi iki bölük de dişlerini çiğnemeye hayıflanmaya başlarlar. 1225
  • هر دو می‌خایند دندان حسد  ** بر کسی که داد ادیب او را خرد 
  • Padişahın, peygamberlik davasına kalkışan kişiye “Doğru peygamber olan, adama ne bağışlar, yahut kendisiyle görüşen ve ona hizmet eden kişiler, dille verilen öğütten başka ondan ne ihsan elde ederler?” diye sorması
  • پرسیدن آن پادشاه از آن مدعی نبوت کی آنک رسول راستین باشد و ثابت شود با او چه باشد کی کسی را بخشد یا به صحبت و خدمت او چه بخشش یابند غیر نصیحت به زبان کی می‌گوید 
  • Padişah söyle bakalım bari, vahiy nedir, yahut da peygamber olan, ne elde eder? Diye sordu.
  • شاه پرسیدش که باری وحی چیست  ** یا چه حاصل دارد آن کس کو نبیست 
  • Adam dedi ki: Ne vardır ki peygamber, onu elde etmesin, yahut ne devlet kalmıştır ki peygamber ona ulaşmış bulunmasın?
  • گفت خود آن چیست کش حاصل نشد  ** یا چه دولت ماند کو واصل نشد 
  • Tutalım ki bu peygambere gelen vahiy, Tanrı sırlarının hazinesi değil, bal arısının gönlüne gelen vahiyden de aşağı değil ya.
  • گیرم این وحی نبی گنجور نیست  ** هم کم از وحی دل زنبور نیست 
  • “Tanrı bal arısına vahiy etti” ayetine gelince onun vahiy evi tatlılarla doldu.
  • چونک او حی الرب الی النحل آمدست  ** خانه‌ی وحیش پر از حلوا شدست