- Ten, gece gündüz onunla gelişir, yapraklanırsa can dalı, yapraklarını döker, güz mevsimine düşer.
- تن چو با برگست روز و شب از آن ** شاخ جان در برگریزست و خزان
- Beden azığı, derhal canın azıksız kalmasıyla neticelenir. Bunu azaltmak onu çoğaltmak gerek. 145
- برگ تن بیبرگی جانست زود ** این بباید کاستن آن را فزود
- “Allah’ya borç verin.” Sen de bu ten ağzından borç ver de karşılığında gönlünde yeşillikler bitsin.
- اقرضوا الله قرض ده زین برگ تن ** تا بروید در عوض در دل چمن
- Borç ver de bu ten lokmasını azalt, bu suretle de “Gözlerin görmediği” yüz görünsün.
- قرض ده کم کن ازین لقمهی تنت ** تا نماید وجه لا عین رات
- Ten kendisini pislikten arıtırsa ululuk misk ve incileriyle dolar.
- تن ز سرگین خویش چون خالی کند ** پر ز مشک و در اجلالی کند
- Böyle adam şu pislikten kurtulur, temizliğe ulaşır, bedeni, “Allah sizi, kirlerden temizlemeyi diler” sırrına ulaşır.
- زین پلیدی بدهد و پاکی برد ** از یطهرکم تن او بر خورد
- Fakat Şeytan, “Sakın sakın bundan pişman olur hüzne düşersin. 150
- دیو میترساندت که هین و هین ** زین پشیمان گردی و گردی حزین
- Bedeninden bu hevesleri giderir, bunları eritirsen çok pişman olur derde düşersin.
- گر گدازی زین هوسها تو بدن ** بس پشیمان و غمین خواهی شدن
- Şunu ye hararet verir, mizaca devadır; şunu da faydalanmak için iç, ilaçtır.
- این بخور گرمست و داروی مزاج ** وآن بیاشام از پی نفع و علاج
- Hem de şu niyete düş. Bu beden binektir, neye alıştıysa vermek, daha doğru bir iştir.
- هم بدین نیت که این تن مرکبست ** آنچ خو کردست آنش اصوبست