- Herkesin eşyası arandı, inci bulunmadığı gibi inciyi çalan da rezil olmadı.
- رختها جستند و آن پیدا نشد ** دزد گوهر نیز هم رسوا نشد
- Bunun üzerine bu üstün körü işi bırakıp herkesin ağzını, kulağını, vücudundaki bütün delikleri adamakıllı aramaya koyuldular. 2250
- پس به جد جستن گرفتند از گزاف ** در دهان و گوش و اندر هر شکاف
- O sedefi güzel inciyi altta, üstte her yanda araştırmaya başladılar.
- در شکاف تحت و فوق و هر طرف ** جست و جو کردند دری خوش صدف
- Hepiniz soyunun, ihtiyar genç herkes anadan doğma soyunsun diye bağırıldı.
- بانگ آمد که همه عریان شوید ** هر که هستید ار عجوز و گر نوید
- Sultanın hizmetçileri, o değerli inciyi bulmak için bir bir, herkesi aramaya başladılar.
- یک به یک را حاجبه جستن گرفت ** تا پدید آید گهردانهی شگفت
- Nasuh, korkusundan tenha bir yere çekildi. Yüzü, korkusundan sapsarı olmuştu, dudakları gövermişti.
- آن نصوح از ترس شد در خلوتی ** روی زرد و لب کبود از خشیتی
- Ölümünü gözünün önünde görüyor, gazel yaprağı gibi tirtir titriyordu. 2255
- پیش چشم خویش او میدید مرگ ** رفت و میلرزید او مانند برگ
- Dedi ki: Yarabbi, nice defalar tövbeler ettim; ahtlar ettim, sonra onları bozdum.
- گفت یارب بارها برگشتهام ** توبهها و عهدها بشکستهام
- Ben, bana lâyık olanları yaptım. Sonunda da işte bu kara sel, gelip çattı.
- کردهام آنها که از من میسزید ** تا چنین سیل سیاهی در رسید
- Arama nöbeti bana gelirse eyvah bana! Kim bilir neler çekecek, ne güçlüklere düşeceğim?
- نوبت جستن اگر در من رسد ** وه که جان من چه سختیها کشد