- Kervan halkı gelip onu yakaladılar. O ulu er, mahsustan hiçbir şey söylemedi.
- آمدند و دست بر وی میزدند ** قاصدا چیزی نگفت آن ارجمند
- Ne vücudunu oynattı, ne başını. Ne de gözünü açtı.
- هم نجنبید و نجنبانید سر ** وا نکرد از امتحان هم او بصر
- Bunun üzerine bu zavallı zayıf, açlıktan ölüm haline gelmiş dediler. 2410
- پس بگفتند این ضعیف بیمراد ** از مجاعت سکته اندر اوفتاد
- Ekmek ve bir kap içinde yemek getirdiler. Boğazına dökmek istediler.
- نان بیاوردند و در دیگی طعام ** تا بریزندش به حلقوم و به کام
- Zahit, rızkın, insana çaresiz yetişip geleceği hakkındaki sözü iyice anlamak için inadına dişlerini sıktı.
- پس بقاصد مرد دندان سخت کرد ** تا ببیند صدق آن میعاد مرد
- Kervan halkı acıdılar. Bu zavallı, tamamiyle bitmiş, açlıktan ölüm haline gelmiş dediler.
- رحمشان آمد که این بس بینواست ** وز مجاعت هالک مرگ و فناست
- Koşup bıçak getirdiler, ağzına dayayıp dişlerini zorla açtılar.
- کارد آوردند قوم اشتافتند ** بسته دندانهاش را بشکافتند
- Ağzına çorba döktüler, ekmek parçaları tıktılar. 2415
- ریختند اندر دهانش شوربا ** میفشردند اندرو نانپارهها
- Adam dedi ki: Gönül, susuyorsun ama sırrı biliyorsun da kendini naza çekiyorsun.
- گفت ای دل گرچه خود تن میزنی ** راز میدانی و نازی میکنی
- Gönlü cevap verdi. Biliyorum ki canıma da rızık veren Tanrıdır, tenime de. Bunu da mahsustan yapıyorum.
- گفت دل دانم و قاصد میکنم ** رازق الله است بر جان و تنم