English    Türkçe    فارسی   

5
3837-3846

  • Verirse bir şey yapma, bırak, yalnız o ay parçasını getir de yeryüzündeyken ayı kucaklayayım dedi.
  • ور دهد ترکش کن و مه را بیار  ** تا کشم من بر زمین مه در کنار 
  • Er, binlerce Rüstem'le, davul ve bayraklarla yola düştü, Musul'a yollandı.
  • پهلوان شد سوی موصل با حشم  ** با هزاران رستم و طبل و علم 
  • Sayısız asker, şehri mahvetmek üzere tarlama çevresine üşüşen çekirgeler gibi oraya üşüştüler.
  • چون ملخها بی‌عدد بر گرد کشت  ** قاصد اهلاک اهل شهر گشت 
  • Savaş için her yana Kafdağı gibi mancınıklar kurdurdu. 3840
  • هر نواحی منجنیقی از نبرد  ** هم‌چو کوه قاف او بر کار کرد 
  • Oklar yağmur gibi yağmada, mancınıklarla atılan taşlar gök gürler gibi gürlemeye, kılıçlar şimşek gibi çakmaya başlamıştı.
  • زخم تیر و سنگهای منجنیق  ** تیغها در گرد چون برق از بریق 
  • Savaş, tam bir hafta sürdü, kanlar döküldü. Taştan yapılma kale mum gibi eridi, yerle yeksan oldu.
  • هفته‌ای کرد این چنین خون‌ریز گرم  ** برج سنگین سست شد چون موم نرم 
  • Musul padişahı, bu korkunç savaşı görünce içeriden bir elçi göndererek,
  • شاه موصل دید پیگار مهول  ** پس فرستاد از درون پیشش رسول 
  • Müslümanların kanını dökmekten maksadın ne? Bu şiddetli savaşta ölüp gidiyorlar. Meramın nedir?
  • که چه می‌خواهی ز خون مؤمنان  ** کشته می‌گردند زین حرب گران 
  • Maksadın, Musul şehrini almaksa böyle kan dökmeden de olur bu iş. 3845
  • گر مرادت ملک شهر موصلست  ** بی‌چنین خون‌ریز اینت حاصلست 
  • Ben şehirden çıkayım gel, sen gir. Tek mazlumların kanı, seni tutmasın.
  • من روم بیرون شهر اینک در آ  ** تا نگیرد خون مظلومان ترا